Uymayı taahhüt ettiğimiz etik kuralların arasında, "yargısız infaz" kaleminde değerlendirilen önemli bir ilke var: "Hiç kimse hakkındaki hukuk yolları tam olarak tüketilmeden suçlu ilan edilemez."
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin (TGC) Hak Ve Sorumluluklar Bildirgesi'nin "yargı" bölümünde, örneğin, "Yargı kararı kesinleşmedikçe, bir sanık suçlu ilan edilmemelidir. Haberlerde ve yorumlarda suçluymuş gibi değerlendirmeler yapılmamalıdır" deniyor.
TGC'nin söz konulu bildirgesinin 10 numaralı maddesi de şöyle demiş: "Gazeteci, çalıntı, iftira, hakaret, lekeleme, saptırma, manipülasyon, söylenti, dedikodu ve dayanaksız suçlamalardan kesinlikle uzak durur."
Gazetenin 16 Ağustos tarihli sayısında yayımlanan Hızlı Hırsız Kimsesizler Mezarlığı'na Gömüldü başlıklı haber, bazı okurların "nerede bu ilkeye saygı?" sorularına yol açtı.
Haberin ilk bölümü şöyleydi:
"İstanbul Üsküdar Çengelköy'de geçtiğimiz mart ayında öldürülen 16 yaşındaki Müslüm Kanyılmaz'ın parçalanmış cesedi değişik yerlerde torbada bulunmuş, polisin takibi sonucu cinayet zanlısı olarak yakalanan Nazım Yılmaz ve Sinan Akıncı cezaevine gönderilmişti. Kanyılmaz'ın, Nazım Yılmaz adlı çete liderinin emrinde çalıştığı, fazla paraya başka bir çeteye transfer olmak isteyince uyuşturucu verilerek öldürüldüğü ve cesedinin baltayla parçalandığı belirlenmişti. Adli Tıp tarafından Müslüm Kanyılmaz'a ait olduğu DNA testiyle 2 ayda belli olan cesede kimse sahip çıkmayınca cenaze Kilyos Kimsesizler Mezarlığı'na gömüldü."
"Ailesi de aynı yolda" arabaşlığı ardından haber şöyle son buluyordu:
"Kanyılmaz'ın suç ortamında doğup büyüdüğü de ortaya çıktı. 9 çocuklu Roman ailenin üçüncü çocuğu olan Müslüm Kanyılmaz'ın babası 40 yaşındaki Ramazan Kanyılmaz'ın da hırsızlık suçundan halen cezaevinde tutuklu bulunduğu öğrenildi. Anne Şehriban Kanyılmaz'ın Zonguldak'ta yaşadığı, kardeşlerinin de değişik tarihlerde çeşitli suçlardan cezaevine girip çıktıkları belirtildi. Müslüm Kanyılmaz'ın kardeşlerinin suça karıştıkları için yaşamlarına farklı şehirlerde devam ettikleri öğrenildi."
Bir okurumuz "dehşete düştüm" diyor. Haberde yer almaması gereken "nasıl öldürüldü?" detaylarından etkilenmiş tabii, ama asıl ortada kalan tanımlamalar rahatsız etmiş okurumuzu.
"Hırsız olduğu nasıl kesinleşmiş ki, habere başlık böyle verilmiş? Haberde en ufak bir bilgi yok hırsızlıktan mahkûm olduğuna dair. Ayrıca 16 yaşındaki bir çocuğun ölmüş bile olsa ismini neden veriyorsunuz? 'Roman aile' diye ille de tanımlamanız gerekiyor mu? Ne hakla 'aile de aynı yolda' diye arabaşlık atıyorsunuz?" gibi soruları peşpeşe sıralıyor. "İnsanları, aileleri damgalamak gibi bir alışkanlık ne zaman son bulacak?" diye de ekliyor.
Yorum:
Farklı muhabirler tarafından hazırlanan haberde eksikler, fazlalıklar ve ilkesel ihlaller var.
- Katı bir kural değil, ama 16 yaşındaki çocuğun adı yerine rumuzunu vermek daha "düzgün" bir tavır olurdu,
- Başlıktaki 'hızlı hırsız" ve arabaşlıktaki "aile de aynı yolda" ifadeleri andığım ilkelerle açıkça çelişiyor. 'Roman aile' gibi etnik göndermeler taşıyan ifadelere de hiç yer vermemek gerekirdi. Hem aşağılayıcı, hem de sağda solda yaşayan masum aile fertlerini (isim de verilmiş) hedef haline getirici etkisi var, habere hiçbir katkısı da yok,
- Cinayetin yöntemi bu şekliyle verilmemeliydi. Nasıl olduğundan ziyade neyle (ölümle) sonuçlandığı önem taşıyor.
Editör ve muhabirler çok daha dikkatli olmalı.