Burası böyle işte... Düşünün ki, üç kıtada 600 yıl ağırlığını koymuş bir imparatorluğun mirasçısısınız... Cumhuriyetinizi kurduktan sonra da "Batılı" olmak için alfabenizi bile değiştirmişsiniz. Avrupa Konseyi'nin kurucusu, NATO'nun üyesi, Avrupa Birliği'ne üye adayısınız...
Ama bunlar hiç yokmuş gibi 1960'lardan başlayarak Türk siyasetinde "3'üncü Dünyalılık" oyunu oynanmadı mı? Mao'nun "İktidar silahların gölgesinde yeşerir" söylemine kapılan "Aydınlar" Milli Demokratik Devrim arayışında, askeri darbelerle kendilerini bulmaya çalışmadılar mı?
Bütün bu yılları aklı başında, ergenlik çağını geride bırakmış olarak yaşayan okur-yazarlardan bazılarının, içinde bulunduğumuz son krizler sarmalını hâlâ "Erdoğan olmasın da ne olursa olsun" saplantısı ile karşılamalarını nasıl anlayabilirsiniz?
Kürt barışı olsa da...
Diyelim ki düşünce dünyanızın son dönemini "Kürt realitesi artık kabul edilsin" arayışına ipoteklemişsiniz. Ve son dönemde bu sorun güvenlik alanından siyaset alanına nihayet aktarılabilmiş... Bu riskli siyasi hamleye üstelik Abdullah Öcalan bile "Silahların yerini siyaset almalı artık" diyerek destek vermiş.
Ama "Derin devlet refleksi"ne sahip ve "Resmi ideoloji" üzerinde beyinleri oluşmuş yapı, bu süreci engellemek için olabilecek her yola başvurmakta... Darbe girişimleri, türlü çeşitli kalkışmalar, komplolar sürekli gündemde...
Üstelik Ortadoğu kompleksini oluşturan ve petrolün bunlardan sadece biri olduğu çeşitli öğelerin etkinleri de, "Barış Açılımı"ndan rahatsızlar...
Derin devlet gerçeği
Siz bu noktada nasıl olur da "Ne olursa olsun Erdoğan gitsin" söylemine kapılır, Gezi kalkışmasını destekler, derin milletin değil de derin devletin yanında yer alabilirsiniz?
Ama burası böyle işte...
Diyelim ki çeşitli nedenlerle Erdoğan'dan nefret ediyorsunuz... Belki Kürt siyasetinde sizin yerinize Hakan Fidan'ı kullanmasına sinirleniyorsunuz... Belki bu yüzden geçmişte hakkında övgüler düzdüğünüz Abdullah Öcalan'ı "Davayı satmakla" suçluyorsunuz...
Ama Erdoğan'dan kurtulmanın yolu demokraside, onun yerine bir başkasının başbakan ve bir başka partinin iktidar olması değil midir? Bu durumda ana muhalefeti, yani CHP'yi desteklemeniz gerekmez mi?
Burası böyle işte...
Ama CHP'yi de, MHP'yi de, DSP'yi de beğenmediğiniz açık ve seçik ortada... Yani yine 1960'lara, 70'lere dönüp "Milli Demokratik Devrimci" mi olmak kalıyor geriye? "Erdoğan gitsin de ne olursa olsun" diyerek, barış ve gelişme isteyen halkın sesine değil CIA'ya, MOSSAD'a ve "28 Şubat Baronları"na kulak verip, bir kez daha aynı akılsızlığı sahnelemek mi şart yani? "Silahlı Kuvvetler" siyaset dışında kaldığı için, şimdi de "Post-modern eli silahlı kuvvetler"e mi oynamalısınız? Kendinizi Fethullah Gülen'le Cem Boyner arasında bir yerde mi buluyorsunuz?
Kısacası mesele "İktidardan yana olmak" değil, mesele Türkiye'den, istikrardan, gelişmeden, barıştan ve demokrasiden yana olmak meselesidir...
Ama burası böyle işte...