Demek ki sadece muhalefet etmek için muhalefet yapmak, sade bizim siyasetimizin sorunlarından biri değilmiş.
Kamunun kepenk indirmesine dayanan ve borçlanma tavanının yükseltilmesinin engellenmesi ile başlayan kriz, önceki gün geçici bir süre için askıya alındı.
ABD Başkanı Obama'nın konuşmasını haberlerden izlemediniz mi?
Kongre'deki Cumhuriyetçilerin ve onları yönlendiren Yeni-
Muhafazakârların Obama yönetimini sabote etmek için, devleti çalışmaz hale bile getirebilecekleri, bu kriz ile iyice anlaşılmış oldu.
Krizi geçici bir süre ile askıya alan ve borçlanma tavanının yükseltilmesi için kabulü gereken tasarının Kongre tarafından onaylanması ertesinde, Obama özetle şunları söyledi basın toplantısında:
Seçmeni bezdirdiniz
- Amerikan halkı Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasındaki tartışmalar sebebiyle Washington'dan bezmiştir.
Son yaşanan olayın da kazananı yoktur. Bazı Kongre üyeleri kamunun çalışamaz hale gelmesi ve ödemelerde gecikmeye düşülmesi ile Amerikan ekonomisinin güçleneceği yanılgısına düşmüşlerdir. Oysa bu durum ancak düşmanlarımızı cesaretlendirdi ve rakiplerimizi cesaretlendirdi.
Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasındaki uyuşmazlığın, ekonomik büyümeyi yavaşlattığını ve yeni istihdam planlarını olumsuz etkilediğini vurgulayan Obama
"Sadece temerrüde düşme tehdidi bile, borçlanma maliyetini yükseltti, ki bu da bütçe açığımızı artırdı" demiş.
Sorumluluğun çapı
ABD'nin küresel ekonominin zeminini oluşturduğunu hatırlatan Başkan Obama, "Bu yüzden verdiğimiz sözleri tutmalı ve yükümlülüklerimizi yerine getirmeliyiz" şeklinde konuşmuş.
Amerikan siyaseti ile Türk siyaseti arasındaki temel fark, Obama'nın yukarıdaki cümlelerinden çıkartılabilir.
Bu farkın adı "Küresel sorumluluk"tur.
ABD ekonomisinin de, siyasetinin de sırtında bütün dünyanın sorumluluğu var.
Amerikan politikacıları sadece muhalefet etmek için devleti yönetilemez hale getirdikleri ve kriz ürettikleri zaman, tüm dünya bundan etkileniyor.
Bizim siyasetçilerimizin bir bölümü ise sadece "Yerel sorumluluk" duydukları için, devleti yönetilemez hale getirmeyi fazla önemsemiyorlar. Bir başka deyişle Türkiye'nin istikrarını ve milyonlarca insanın geleceğini, ümitlerini, beklentilerini hafife alıyorlar.
Seçmen seyirci değil ki
Ürettikleri krizlerin ertesinde de gözlerini ve kulaklarını Washington'a dikip
"Bakalım ABD hükümetinin sözcüleri bizim hakkımızda ne diyecekler" diyerek beklemeye başlıyorlar.
Ancak siyasetçilerin sırtlarındaki sorumlukların çapları farklı olsa da, sorumluluk sorumluluktur.
Mesela Türkiye'de daha demokratik ve özgürlükçü yeni bir Anayasa'nın yapımını engellemek veya "Barış Açılımı"nı sabote etmek ya da sokak eylemlerini teşvik etmek gibi durumlar, dünyanın umurunda olmayabilir.
Ama Türk seçmeni bu tür sorumsuzlukları "Bunlardan bize ne ki? Önemli olan ABD'de kriz olmamasıdır" diyerek uzaktan izlemiyor ki...