Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Yasal darbelere Danıştay'da iptal davası açılabilir miydi?

Darbelerin Anayasa'ya ve kanunlara uygun olup olmadıklarını tartışmak da, herhalde bize özgü bir durum... TSK İç Hizmetler Kanunu'nun 35'inci maddesi de, yıllardır bu tartışmaların merkezinde değil midir?
1971'de Demirel Hükümeti'ne verilen ve hükümeti deviren "12 Mart Muhtırası"nın son bölümünü hatırlar mısınız?
Şöyleydi:
"...Bu husus süratle tahakkuk ettirilemediği takdirde, Türk Silahlı Kuvvetleri kanunların kendisine vermiş olduğu Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak ve kollamak görevini yerine getirerek, idareyi doğrudan doğruya üzerine almaya kararlıdır. Bilgilerinize..."
Genelkurmay Başkanı'nın ve kuvvet komutanlarının imzalarını taşıyan muhtıradaki "Bu husus" kapsamında şunlar vardı:

İptal davası yerine...
"...mevcut anarşik durumu giderecek, anayasanın öngördüğü reformları Atatürkçü bir görüşle ele alacak ve inkılap kanunlarını uygulayacak kuvvetli ve inandırıcı bir hükümetin demokratik kurallar içinde teşkili zaruri görülmektedir."
Darbelerin yasalara dayalı olarak yapılabileceklerini kabul ederseniz, aynı şekilde bir darbeyi Danıştay'a taşıyıp, bu darbenin iptali için dava açmanızın mümkün olduğunu düşünmeniz de gerekmez mi? Ama devrilen siyasetçiler Danıştay'a gitmek yerine sabredip seçim sandığının gelmesini beklediler nedense...

Bu da geçer yahu
Şimdi TSK İç Hizmetler Kanunu'nun 35'inci maddesinin değiştirilmesi gündemde olduğuna göre, "Hukuk- Siyaset- Darbecilik" sarmalında oluşan fantastik düşünce dünyamızı daha derinine irdelememizin zamanıdır.
Acaba Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nda da böyle bir 35'inci madde mi var ki, sokaklarda eylemli kalkışmalar koyanların ve "Molotof Kokteyli Kuvvetler"in "Kararı seçim sandığı değil biz veririz" benzeri söylemlerini onlara yandaş olan medya anayasal demokrasinin doğal yansımaları olarak duyuruyor?
Neyse... "Bu da geçer yahu" diyerek, 35'inci maddenin ne olduğunu ve ne olacağını hatırlayalım. 35'inci maddede "Silahlı Kuvvetler'in vazifesi, Türk yurdunu ve anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak ve kollamaktır" şeklindeki hükümde yer alan "Vazife"nin yeni tanımı şöyle olacakmış:

Yeni vazifeler
"Silahlı Kuvvetler'in vazifesi; yurtdışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askeri gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla yurtdışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmaktır."
Aynı tasarı ile TSK İç Hizmet Kanunu'nun 17'nci maddesi de "Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları siyasi faaliyette bulunamaz" şeklinde değiştiriliyormuş.
Bakalım Avrupa Parlamentosu bu gelişmeyi nasıl karşılayacak?
Bakarsınız bu defa da "Sokak eylemcilerinden sonra askerlerin de siyaset dışına çekilmesi demokratik katılımı aksatır" diyerek yine kınarlar Türkiye'yi...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA