Antep ağzındaki "Adamın Ömer diyeceği ağzını büzmesinden bellidir" sözü, Türkiye'nin sosyo- politik yaşamındaki tabloyu ne kadar güzel yansıtıyor.
Kimin ne diyeceğini önceden bilmiyor musunuz?
Örneğin Başbakan Erdoğan iki gün konuşmasa CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu söyleyecek söz bulabilir mi acaba?
Aslında Türk demokrasisi açısından ciddi bir sorundur bu.
Ana muhalefet alternatif politikalar üretip iktidar yarışında yer almaya çalışmak yerine "Acaba Başbakan son olarak ne dedi bilelim ki, ona hemen laf yetiştirelim" çizgisini bir hayat tarzı olarak benimsediği sürece, bu sorun bitmeyecektir.
Mesela son olarak Başbakan Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki (Şarjah Forumu) konuşmasında Bilişim Çağı'nın telefon, internet ve sosyal medya benzeri araçlarını değerlendirirken "İnsanı araçların köleliğinden kurtarmak; araçları insana hizmetkâr etmek zorundayız" demiş.
Doğru bir tahlil
Şöyle konuşmuş:
"- Sosyal medyada, dünyanın her tarafından insanlar birbiriyle yazışıyor, ama birbirlerine muhabbeti, birbirlerine dayanışmayı, birbirlerine acıyı ve sevinci yansıtamıyorlarsa, bu zamanın israfından öte bir şey değildir. İnsanı araçların köleliğinden kurtarmak; araçları insana hizmetkâr etmek zorundayız.
- Aksi takdirde, dünya üzerinde adaletsizlik büyürken, zulüm büyürken, felaketler çoğalırken, bütün bunlara karşı insanın körlüğü ve sağırlığı da çoğalacaktır. Dinlerin, mezheplerin, ırkların ve dillerin, bu kadar iletişim aracına rağmen, birbirinden uzaklaşması, birbirine hasmane tutum içine girmesi, takdir edersiniz ki hayırlı bir gelişme değildir. İşte bu süreci tersine çevirmek zorundayız."
Ömer ne derdi?
Doğru bir tahlil değil mi bu?
Ancak "Ömer"in bu tahlile karşı ne diyeceği ağzını büzmesinden belli gibidir.
Tıpkı Başbakan'ın milliyetçiliği kafatasçılık ve ırkçılık kapsamı dışına çıkartmayı amaçlayan söylemlerine karşı "Kolaysa git bunları Rize'de söyle" diyeceğinin belli olması gibi bir durumdur bu.
- Sosyal medyada insanların birbirlerine karşı duydukları öfkeleri ve hatta nefretleri dedikodulara dayalı olarak seslendirmeleri, özgür düşüncenin yansımalarıdır. Başbakan bu özgür dünyaya karşı tepki göstererek, gerçek niyetini belli etmiştir.
Siz Ömer olsaydınız böyle demez miydiniz?
Barışa karşı öfke...
Diyelim ki Başbakan "Savaş kolaydır, barış ise zordur" demiş. Sanatçı Ayşen Gruda da "Başbakan'ın bu sözünü kulağıma küpe yaptım. Gayet net dedim ki devlet bana görev verirse Kandil'deki mağaralara da giderim" diye konuşmuş televizyonda.
Acaba Ömer bu tablo içinde ne derdi?
CHP sözcüsü Haluk Koç'un son konuşmasını dinlerken bu sorunun cevabını da bulmuyor musunuz?
"- Bir barış arıyorsan mert ol, cesur ol. Oslo'daki gibi Karagöz Hacivat oynama. Ne pazarlığı yapıyorsun bunu, bu milletin bilmeye hakkı var. Senin meclisten veya milletten çıkartamayacağın bir talebi, sen orada Kürt yurttaşlarımızı da tıpkı Oslo'da kandırdığın gibi kandırarak bir pazarlık içinde misin, değil misin?"