Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Köşe yazarlığı denilen meslek üzerine çeşitlemeler...

İktidara alternatif olacak güçte bir muhalif parti olmadığı için, gazetelerdeki köşe yazarlarından bazıları kendilerini bu boşluğu doldurmaya adamış durumdalar.
Bu arada bazılarımız da "Köşe yazarlığı dünyanın en kolay işidir" benzeri yorumlar yaparken, iktidara alternatif olmak üzerinde mesleklerini sürdürüyorlar.
Piyango bileti almadan büyük ikramiyenin kendisine çıkmasını bekleyen Temel gibi, siyasete girmeden kendilerini Başbakanların rakibi olarak görenlerimiz oldukça fazla.
Aslında her mesleğin olduğu gibi köşe yazarlığının da kolay ve zor yanları vardır.
Örneğin her dönemde iktidarda kim varsa ona çatıp aşağılamak, yazarı "İlkeli" yapar.
Daha sonra o dönemde sergilediğiniz ayıplardan ve haksızlıklardan pişmanlık da duyabilirsiniz.

Büyük pişmanlıklar

Buna örnek Turgut Özal'ı sağlığında yerden yere vuranlardan bazılarının, onu kaybettikten sonra "Özal gibisi gelmedi" veya "Özal Türkiye'ye çağ atlattı" içerikli övgüler yazmaları değil midir?
Ama geçmişteki yanılgılarınızı, yeni dönemde kim iktidar olduysa onu haklı haksız yerden yere vurarak unutturabilir ve "İlkelilik"inizi koruyabilirsiniz.
Hiç unutulmaması gereken gerçek, köşe yazarlığının ilgi alanında siyaset dışındaki dünyanın da var olması gerektiğidir.
Yıllar önce bu köşede, "Yedigün" dergisinde, 29 Ağustos 1939'da, Server Bedi (Peyami Safa) tarafından yazılan "Muharrirlikte nasıl tutunabilirsiniz" başlıklı yazıdan alıntılar yapmıştım. Bu yazı medyakronik'te, 15 Nisan 2002'de Feza Kürkçüoğlu tarafından arşivlerden çıkartılıp, yeniden yayınlanmıştı.

Bazı gözlemler

Peyami Safa'nın bizim mesleğe bugün de ışık tutabilecek gözlemlerinden bazılarını yeniden hatırlatayım:
"- Diploma mı? Ne gezer! Bu cadde pek çok diplomalılar da görmüştür. Paris, "Ulum-u Siyasiye" Politeknik, Sorbon mezunları, Kembriç ve Oksford'dan parlak diploma almış olanlar da bizim yokuşa uğramışlar, tek gözlüklerinin altında kısılan istihfaflı bakışları ile piyasayı süzerek bir, iki ay içinde matbuat çarşısının bütün şöhret ve kıymetlerine hâkim olacaklarını sanmışlar, nihayet büyük bir hayal sukutu ile bu sevdadan vazgeçerek, bir hariciye memurluğunda karar kılmak üzere Babıali'den ayrılmışlardır. Bilakis bu meslekte şöhret yapanların yüzde doksan dokuzu diplomasızdır. Abdülhak Hamit, Tevfik Fikret, İsmail Safa, Ziya Gökalp, Süleyman Nazif, Abdullah Cevdet, Yakup Kadri, Ahmet Haşim, Falih Rıfkı ilah.. ilah.. yüksek mektep mezunu değillerdir."

Kültürlü olmak meselesi

Peyami Safa'nın bu yazıyı yazdığı 1939'da, Türkiye'deki lise mezunlarının sayısının 100 bini bulmadığını hatırlayalım... Şimdi her yıl, neredeyse 1 milyon kişi üniversitelerden mezun oluyor.
Yani "Diplomasızlık" artık bir "Örnek durum" değil gazetecilikte.
Ama Peyami Safa'nın şu gözlemleri hâlâ geçerli.
"- Evvela Türkçeyi iyi yazacaksınız. Bu iyi yazmak işini, sade gazetecilik üslubunun talep ettiği dar manada almayın. Bu şekilde her gün imzası çıktığı için herkesin tanıdığı, fakat parıltısız ve alelade bir köşe fıkracısı olursunuz. İyi yazıdan maksat, hem edebi kaliteye, hem de fikir ve kültür cevherine sahip yazı demek. Bu kültür dar olmamalı.

Işığı aramak

- Mesela yalnız hukuk, yalnız tarih, yalnız iktisat yetişmez. Bütün manevi bilgileri, insanlığın bütün fikir tarihini ve bütün modern cereyanları bileceksiniz. Bilmek de kafi değil. Bütün o meseleleri sevecek, her gün düşünecek ve önünüze serdiği muammalar içinde pişeceksiniz. Her gün bu karanlıklardan çıkmak için, kendi kafanızda bir ışık arayacak, ona doğru koşacak ve okuyucularınızı da koşturacaksınız..."
Evet... "Köşe yazarlığı" diye bir meslek var bu dünyada...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA