Dünyada yerinde olmaya özenilecek en son insan herhalde Beşar Esad'dır.
Bu adam sade iktidarını değil canını da nasıl kurtaracağını bilemez durumda.
Son olarak Suriye'nin El-Dünya televizyonuna verdiği demeçte "Duruma hâkim olmak için biraz zamana ihtiyacımız var. Karada giderek duruma daha fazla hâkim oluyoruz" benzeri şeyler söylüyordu.
"İç ve dış düşmanlara karşı" kendi topraklarını bombalamak ve kendi halkını katletmek konumundaki bir adamın yerinde olmayı kim isteyebilir?
Biz de yakın geçmişimizde birilerinin "İç ve dış düşmanlar" gerekçesiyle Türk halkının iradesini yok saymaya teşebbüs ettiklerine ve kendi halklarını "Tehdit" olarak gördüklerine tanık olmadık mı?
Genlerdeki bilgiler
Demek bu coğrafyadaki bazı kesimlerin genlerinde bu bilgi var.
Kendi halkını tehdit olarak görmek alışkanlığının yansımaları, Suriyelileri perişan etti.
Beşar Esad'ın duruma hâkim olmak çabası sonucu binlerce Suriyeli öldürüldü, milyonlarca Suriyeli evlerini terk etti, on binlercesi de Türkiye ve Ürdün'deki kamplarda mülteci konumunda yaşamaktalar.
Acaba kendi halkını ve halkın eğilimlerini, geleneklerini, inançlarını "Tehdit" olarak görmek şeklindeki genlere yerleşmiş bilgi, Türkiye'de hâlâ bazı siyasal bilinçlerde var mı?
Örneğin bazıları "Esad yaptıklarında haklıdır, Türkiye'nin Suriye'de olup bitenlere seyirci kalması gerekirdi" diyorlar mı?
Veya Türkiye'de halkın oylarıyla seçilmiş iktidarları "Rejimin tehdidi" olarak görenler ve mesela AK Parti iktidarını "İç tehdit" biçiminde değerlendirenler yok mu?
Post-modern İttihatçılık
Türkiye'yi de etkileyen bu tür Baasçılık, acaba bir nevi "Post-modern İttihatçılık" mı?
Neticede Suriye de, Irak da, Lübnan da Osmanlı vilayetleri değil miydi?
Tanzimat'ı, Meşrutiyet'leri ve Bab-ı Ali baskınlarını, o ülkelerin insanları da, bizlerle birlikte, aynı devletin vatandaşları olarak yaşamadılar mı?
Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra haritaları çizen diplomatlar Fransız Georges Picot ve İngiliz Mark Sykes, yeni devletler oluşturdular, ama yeni kültürler ve alışkanlıklar yaratamadılar ki.
Onların amacı Türkiye'nin güneyinde, Paris'e ve Londra'ya bağımlı olacak yeni koloni devletleri yaratmaktı.
Ama tüm toplumu bu coğrafyanın alışkanlıklarından ve kültüründen soyutlamak pek mümkün değildir.
Türkiye Cumhuriyeti değişen zamana yavaş da olsa uyum gösterdi.
Zaman gerekiyor
Ne var ki 20'nci yüzyılın ikinci yarısında bile dört kez, darbe yoluyla yapılan iktidar değişikliklerini, seçim yoluyla yapılan iktidar değişiklikleri kadar doğal karşılamadık mı?
Şimdi de için için Beşar Esad'ı haklı görenlerimiz yok mu yani?
Beşar Esad'ın "Duruma hâkim olması için" gereken zamana olan ihtiyacından daha fazla, bizim genlerimizdeki eski bilgileri yenilemek için de zamana ihtiyacımız var.