Blok ülkelerinin ayıplarının patron ülkeler tarafından örtbas edildiği Soğuk Savaş yıllarında, dış politika ne kadar kolay bir uğraş alanıydı.
Türkiye'de havalar kötü gitse "Komünistler yaptı" denilerek solcular tutuklanırdı. Kimse Türkiye'de düşünce özgürlüğünün tehlikede olduğunu falan söylemezdi.
O dönemde zaten Türkiye'de Kürtler yoktu.
Onlar "Dağlı Türkler"di.
Askeri darbeler de demokrasiyi korumak için yapılmaz mıydı?
Suriye de Sovyet himayesinde olduğu için Baba Esad'ın kendi halkına ölüm saçması, doğal karşılanırdı.
Bizim dış politikamızın patronu Amerika'yı Türkiye konusunda tek zorlayan sorun Kıbrıs'tı.
Çünkü Kıbrıs Amerikan ittifakının diğer üyesi Yunanistan'ın da "Haklı Davası"ydı.
Rahatın sona erişi
Kısacası rahat ve güzel günlerdi dış politikayı uygulayanlar için.
Bu güzel günler önce İran'da Şah'ın devrilip yerine Humeyni'nin gelmesi ile bozulmaya başladı.
Ama asıl son Sovyetler Birliği'nin çökerek dağılması ile geldi.
Artık iki kutuplu dünya bitmişti.
Bunu fark etmeyen Saddam, eskisi gibi iki tarafa oynayacağını zannetti.
Amerika'nın Irak'a müdahale edebileceğini hiç düşünmedi.
Çünkü eski dünya düzenindeki nükleer dehşet dengesi, kimsenin Ortadoğu'da öyle canının istediği gibi hareket etmesine izin vermezdi.
Taraflar belli
Bazılarımız şimdi yaşanılan Suriye Krizi'ni, eskisi gibi uzaktan izlememizin mümkün olduğunu varsayarak değerlendiriyor.
Birincisi tek süper güç Amerika Suriye'de olup bitenler karşısında izleyici konumunda değil.
Amerika Suriye Krizi'ni, İran-Amerika gerginliğinin de bir parçası ve Irak'ın da, İsrail'in de içinde bulunduğu coğrafyayı etkileyen bir gelişme biçiminde görüyor.
Başkanlık seçimi kampanyası dönemi olduğu için, Obama'nın Esad rejimini sona erdirmek için Irak'takine benzer bir askeri müdahale kararı alması pek mümkün değil.
Ama bu krizde Türkiye'nin de Suriye'de olup bitenleri, Soğuk Savaş dönemindekine benzer şekilde uzaktan ve ilgisizce izlemesi imkansızdı.
Türkiye Mısır'daki, Libya'daki, Tunus'taki krizlerde hangi çizgiyi izlediyse, Suriye krizinde de bu çizgi üzerinde politikasını belirlemiş durumda.
Beşar'ın direnme gücü
Bu çizgi başta Amerika olmak üzere Batılı müttefiklerle birlikte belirlendi.
Burada işi zora sokan durum, Beşar Esad'ın iktidarını korumak konusundaki önceden tahmin edilemeyen direnci ve gücüdür.
Suriye Krizi patlak verdiği zaman, Suriye ordusunun Beşar Esad'a karşı darbe yapacağı ve Mısır'da Mübarek sonrası döneme benzer bir sürece girileceği tahmin ediliyordu.
Kısacası Beşar Esad iktidarda kaldığı sürece, Türk dış politikasını uygulayanlar rahat yüzü görmeyeceklerdir.
Hatta bazıları, Beşar Esad'ın direncini Türkiye'nin başarısızlığı olarak yorumlayacaklardır.
Bahtsız Suriye halkının yaşadığı trajedi ise, bunların umurunda bile değildir.