Birilerinin biz Türklere "İktidarda olmak" ile "İktidardaki partiyi desteklemek" arasındaki farkı öğretmesi gerekiyor.
Ama bu öğretim sürecinin zor ve uzun olacağı kesindir.
Çünkü Osmanlı'dan da edinilen bilgilerle bugüne aktarılan yaklaşım, iktidarı destekleyenlerin kendilerini iktidar gibi de gördükleri şeklindeki bir tabloyu yansıtıyor.
Daha da ötesi, destek verdikleri için kendilerini iktidar zannedenler, her istedikleri yerine getirilmeyince iktidarın gerçek sahiplerini çocuklarını azarlar gibi azarlamak hakkına sahip olduklarına inanırlar.
Sanal vesayet sistemi
Piyango bileti almadan büyük ikramiyenin kendilerine çıkmasını bekleyenler gibi, aktif siyasetin ve yönetimin hiçbir riskini yüklenmeden kendilerini iktidardaymış zannedenler açısından sanki ülke yönetiminde "Sanal bir vesayet sistemi" vardır.
Bu vesayet sisteminin caydırıcı aygıtı da "Bizim istediklerimizi yapmazsanız desteğimizi çekeriz" içerikli tehdittir.
Günümüzdeki Türk siyaset tablosuna baktığımızda bu anlattıklarımızın somut yansımalar gösterdiğini görmemiz mümkündür.
Arkadaşımız Rasim Ozan Kütahyalı Takvim'deki "7 Şubat Kepazeliği ve CMK 250" başlıklı yazısında, bu yansımaları şöyle anlatmıştı:
7 Şubat kepazeliği
"- Niçin hükümet içinde 'CMK 250 değişsin' görüşü ağırlık kazandı? Niçin 'Ben Ergenekon'un savcısıyım' diyecek ölçüde özel yetkili savcılara ve mahkemelere sahip çıkan Başbakan 'CMK 250'nin değişmesi' çizgisine geldi? Bunun TEK BİR SEBEBİ vardır... Bu sebep de tüm HİZMET CAMİASI'nın özeleştiri yapması zorunlu olan bir olaya dayanmaktadır... O olay 7 Şubat olayıdır... Ya da daha doğru tabirle 7 ŞUBAT KEPAZELİĞİdir...
- Devletin içindeki kimi birimlerin hadlerini ve yetkilerini aşarak Başbakan'ın emriyle yapılmış eylemleri mahkûm etmeye kalkışmasıdır... Başbakan'ın emriyle yapılan politika tercihleri ve uygulamalarını eski rejimin TSK'sı gibi sorgulamaya ve hele yargılamaya kalkışmanın adına VESAYET GİRİŞİMİ denir...
Hâlâ savunuyorlar
- Ve maalesef bu rezalet CMK 250'ye dayanarak yapılmıştır, bu vesayet girişimi özel yetkili mahkemeler eliyle gerçekleştirilmeye çalışılmıştır... Ve en acısı, en üzücü olanı bu kepaze girişim Hizmet mensupları tarafından desteklenmiştir... Başbakan CMK 250'nin değişmesini istiyorsa, bu hâlâ hizmet mensuplarının önemli bir kısmı tarafından '7 Şubat'taki Hakan Fidan operasyonu'nun savunulması nedeniyledir..."
Erdoğan kabul eder mi?
"İktidarda olmak"la "İktidarı desteklemek" arasındaki farkı bilmemekten kaynaklanan hatalara sadece bir örnektir Rasim Ozan Kütahyalı'nın anlattıkları.
Askeri vesayetin de, yargı vesayetinin de sona erdirildiği ve derin devletin sığ sulara taşındığı bu yeni dönemde, bunları gerçekleştiren Başbakan Erdoğan'ın bu yeni vesayet sistemini kabul etmesi herhalde pek mümkün değildir.
Erdoğan'ın ciddi bir ameliyat geçirdiği ve henüz nekahet dönemini yaşadığı günlere rastlayan ve Başbakan'ı da hedef alır görüntüsü veren Hakan Fidan'a dönük operasyonun sonuçlarını şimdi görüyoruz.