Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Doğrudan "taraf" olanlar "fanatik taraftar"ı kullanır...

Bir olayda "Taraf" olmakla "Taraftar" olmak arasında çok büyük fark vardır.
Bu olay, siyasette, sporda veya başka alanlarda yer alabilir.
Örneğin vatanseverlik kutsanan bir duygudur.
Ama sizin vatanınızın yöneticileri insanlığa aykırı tutumlara sahipseler, diğer ülkelere ve toplumlara karşı nefret üretiyorlarsa ve davranışları yüzünden yurtta da dünyada da barış hançerleniyorsa, vatansever olduğunuz için tüm bu gerçekleri görmezden gelmeniz mi gerekir?
Bernard Shaw'un söylediği gibi "Siz bir ülkede doğduğunuz için o ülke yeryüzündeki bütün diğer ülkelerden daha mı üstündür" yani?
Mesela bir Alman vatanseveri olduğunuz için aynı zamanda Hitler-sever de olmak zorunda mısınız?
"Taraf" olanlar genellikle "Taraftar" olanların duygularını kullanırlar.

Kullanılmanın sonu

Bu taraftarlık fanatikliğe veya şovenliğe dönüşmüşse, kullanılan kitleler felaketlere de sürüklenebilir.
Çünkü fanatik taraftar kitleleri gerçekleri görmeye çalışmak yerine, görmek istediklerini veya kendilerine söylenilenleri gerçek olarak kabul ederler...
En kötüsü de "Taraftarlar"ın kendilerini "Taraf" zannetmeleri değil midir?
Geçmişteki sağ-sol kamplaşmalarında bu durumun en trajik yansımalarına hem yerel hem global ölçülerde tanık olduk.
Stalin veya Mao, milyonlarca insanı perişan eden kararlarını sanki bize danışarak almışlar gibi solcu olduğumuz için bunları savunup kavgalara girmedik mi?
Demir Perde yıkılıp gerçekler açığa çıkınca da eski tüfeklerin hayatlarını büyük bir yanlışla kurban ettikleri anlaşılmadı mı?

Spor ve fanatiklik
Spordaki fanatik taraftarlık ise, bu durumlardaki gibi aklı zorlayan tutumlara dayanabilir.
Futbolcuların profesyonel spor düzeninde takım değiştirdikleri ama taraftarların yanlış ve doğru ayrımı yapmadan o takım için kavgalara girdikleri bir durum bu.
Televizyon karşısında abur cubur yiyerek göbek şişirip maç izleyen taraftarın "Ben olsaydım o golü atardım" diye takımının sahadaki oyuncusunu protesto etmesine, kulüp holiganlarının maç çıkışlarında oyunculara saldırmalarına hiç tanık olmadınız mı?
O ruh haletinin giderek taraftarı "Bu maçı satın alsaydık da yenilmeseydik" noktasına getirmesi mümkün olabilir mi?
Veya "Ya Fenerbahçe yöneticileri gerçekten şike olayının tarafı olmuşlarsa" diye başlayan konuşmaların "Ama biz de Galatasaray'a kaç gol atmıştık" şeklinde sonuçlandığını hiç görmediniz mi?
Kürt sorunu ve söylemler

Siyasette de "Kürt sorunu"na ilişkin gelişmelerde benzer fanatiklikler var.
Türkiye'de yaşayan toplum kesimlerinin barış içinde, temel hak ve özgürlüklere sahip ve demokrasi ortamında yaşamalarını isteyen tüm aklı başında insanlar, bunun gerçekleşme yolunun artık sivil siyasetten geçtiğini biliyor.
Son genel seçim bunu kanıtlamadı mı?
Şiddet ister devletten isterse terörist örgütten gelsin, bunu doğru bulmak akla aykırı değil mi?
Sonunda bu doğru çizgiye kamuoyu olarak geldik.
Ama ne yazık ki Kürtler adına siyaset yapan bazı "Taraf"lar söylemleri ile evrensel aklı zorlamaktalar.

Emre Uslu'nun uyarısı
Önceki gün Taraf'ta Emre Uslu haklı olarak bu durumu hatırlatıp, şu uyarıyı seslendiriyordu:
"...Kürtlerin haklı mücadelesi ile şımarık tavırlarının da bu sorunun çözümüne yardım etmediği görülmeli. Öğrenci yurtlarını molotoflayıp sonra pişkince üzerinden siyaset yapmak, masum insanları hedef alıp açıklama yapmanız gerektiği yerde susmak, müthiş bir özgüven patlamasıyla önüne gelene saldırmak bu sorunun çözümüne yardım etmez. Bu tutum Kürt faşizminin ayak sesleridir."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA