Hafta sonunu fırsat bilip, "Kapadokya" diye bildiğimiz yöreyi dolaştım.
Kayseri'den yola çıkıp, Avanos, Ürgüp, Göreme, Mustafa Paşa gibi yerleşim merkezlerini gördüm, "Peri Bacaları"nın yoğunlukla sıralandığı vadilerde gezdim, "Açık Hava Müzesi" niteliğindeki tarihi ve doğal zenginliklerin bulunduğu yörelerde dolaştım.
Türkiye'nin ve dünyanın her köşesinden gelmiş yerli ve yabancı turistler, akın akın bu bölgeyi ziyaret etmekteydiler.
Gerek yörenin insanları ile gerekse Kapadokya'yı görmeye gelen yerli ziyaretçilerle konuşmak fırsatım oldu.
Şunu söyleyebilirim.
Biz gazeteciler ve seçilmek için tüm çabalarını harcayan siyasetçiler, önümüzdeki 12 Haziran genel seçimlerine kilitlenmiş durumdayız.
Ama benim gezdiğim yerlerde ve görüştüğüm insanlarda siyasete dönük olarak böyle bir yoğun ilgi yoktu.
Gazeteciler ve siyasetçiler
Özellikle medyadaki yoğun ağırlıklı politizasyon, toplumun gerçek tablosunu pek yansıtmıyor.
Aslında gazeteciliğe başladığım yıllardan beri hep aynı duruma tanık olmuşumdur.
Gazeteleri hazırlayan kadroların fertleri, ikili ve çoklu konuşmalarında gerçek ve doğrudan kendilerini ilgilendiren yaşam üzerinde çeşitlemeler yaparlar.
Çocukları varsa onları nerede okutacaklarını, tatilleri varsa hangi yöreye gideceklerini ve bu gibi konuları konuşurlar.
Gazete yönetimlerinin kararları veya çalışanlara karşı yaptıkları haksızlıklar seslendirilir.
Hangi filmi gördüklerini, hangi şarkıyı dinlediklerini, neyi sevdiklerini, neyi sevmediklerini anlatırlar birbirlerine.
Ama ertesi gün çıkan gazetenin manşetlerinde siyasetçilerin kavgaları, Anayasa sorunları, diplomasi krizleri vardır.
Yazı işleri kadrolarının aralarında konuştukları konular ya magazin sayfalarına ya da eklere yansır.
Temel beklentiler
Kitlelerin de, gazetecilerin de siyasetten bekledikleri, ülkede istikrarın korunması, krizlerin yaratılmaması, mal ve can güvenliğinin sağlanması, refahın artması ve toplumsal barışın ülkeye egemen olmasıdır.
Bütün bunları gerçekleştirmekle sorumlu olanlar da siyasetçilerdir.
Tabii ki siyasetçileri mesleklerinin niteliklerinden ve gereklerinden soyutlayamazsınız.
Demokrasilerde siyasetçi ancak seçim kazanarak iktidar olur.
Bu nedenle bir seçim kampanyası dönemi, siyasetçilerin kıran kırana mücadele ettikleri bir ortama sahne olur.
Biz gazeteciler de bu ortamı yansıtırız.
Dönüm noktası değil
Çok partili demokrasimizin yaşadığı serüvenler dolayısıyla, her genel seçimin bir dönüm noktası oluşturduğu havasını da hep vermişizdir haberlerimizde ve yorumlarımızda.
Ancak bilelim ki, "Derin toplum" artık önümüzdeki seçimi bir dönüm noktası olarak görmüyor.
Benim Kapadokya gezimde insanlar siyasetle değil gerçek yaşamla ilgiliydiler.
Yani 12 Haziran seçimlerinden çarpıcı bir sonuç beklemeyelim.
Toplumda beklenen "Değişim" daha güvenli, daha müreffeh, daha özgür, yapıcı ve kavgasız bir geleceğe dönük...
Kemikleşmiş oy oranlarında çok büyük bir değişiklik olacağını sanmıyorum.
Bir partiye ve bir ideolojik konuma doğrudan bağlı veya ilişkili kesimler, seçime uzanan bu dönemde de kendi heyecanlarını elbet seslendireceklerdir.
Ama derin toplum sessiz ve sakin biçimde bekliyor 12 Haziran'ı...