Türkiye hazirandaki genel seçimlere giderken cevabı aranılması gereken soru hâlâ olduğu yerde duruyor.
Bu soru en yalın söylenişi ile şöyle:
-Siyasette boşluk var mı?
Bu soruya cevap aramadan önce bir başka soruyu da seslendirmek gerekiyor...
O soru da "Türk siyasetinde düşünceleri partiler üstü kabul edilebilecek bağımsız, bağlantısız ve özgür bilge adamlar var mı" şeklinde olabilir.
Bu niteliklere sahip bilge adam adaylarından biri Tarhan Erdem'dir.
Erdem'in genlerinde CHP'lilik bilgisi var.
Ancak belirli bir süreden beri, bu derin bilgiyi de tarafsız ve sağlıklı yorum yapabilmek için kullanıyor.
Erdem Radikal'deki son yazısında da "Siyasette boşluk var mı" sorusuna cevap ararken, Demokrat Parti'nin yeni Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek'in seçildiği kurultaydaki konuşmasından yola çıkmıştı.
Yeniden doğuş mu?
Zeybek bu konuşmasında 1923'ten bugüne başbakanları selamladıktan sonra satırbaşları ile şunları söylemişti:
"-Bu kurultay, Demokrat Parti'nin yeniden doğuş kurultayıdır"
"-3 ay içerisinde Demokrat Parti'yi milletle bütünleştirmeyi de birlikte başaracağız inşallah"
"-Ben sizinle birlikte başbakanlığa adayım"
"-Türkiye bizi bekliyor"
Tarhan Erdem'in Demokrat Parti'ye ve Zeybek'in bu konuşmasına ilişkin değerlendirmesine gelince...
Aynen aktarıyorum:
"-Doğru olan, siyasal hayatımızda boşluk olduğudur. Fakat bu boşluğu, eski partilerden elde ne kaldıysa onlarla doldurmaya çalışmak yanlıştır. Ülkedeki siyasal boşluk, olmayan bazı partileri varsayarak anlaşılamaz; boşluk anlaşılmadan da ne yapılacağı tanımlanamaz.
Değişime kapalı olmak
-1969 ile 2000 arasındaki partiler, 1-Türkiye'nin ve dünyanın gelişme ve değişimlerine ayak uyduramamışlar; 2-Köprüde karşılaşmış iki keçinin inatlaşmasına benzer siyasal hayat anlayışlarını sürdürmüşlerdir. O eski politikalar ve anlayış sürdürülerek bu memlekete hizmet edilemez, başarılı da olunamaz.
-Öncelikle, AK Parti' ye kimlerin niçin oy vermekte olduğu ve son iki seçimin anlamı öğrenilmelidir. Bugün hangi politikaların savunulmadığı, ülkemizde nasıl bir siyasal partinin bulunmadığı anlaşılırsa, doldurulacak 'boşluk' tanımlanabilir.
-Bu yazdıklarımı görmek ve anlamak için âlim olmaya gerek yoktur; benim gibi sade insanların gördüğünü, Sayın Zeybek gibiler haydi haydi görebilir. Ben özetle Sayın Zeybek'e, "Başbakan olacağım" iddiasıyla başlamak yerine, sorunları tanımaya çalışarak 'memlekete hizmet' yoluna girmesini öneririm."
Gurbetteki Türkiyeliler
Erdem'in bu gözlemleri bana gurbetteki Türkiyelilerin hâlâ göç ettikleri geçmiş zamanlarda yaşamalarını hatırlattı.
Tel Aviv'deki veya Atina'daki eski İstanbulluların, hâlâ Ayhan Işık'ı ve Belgin Doruk'u en parlak yıldızlar olarak görmeleri gibi bir durum bu.
Garip olan burada yaşayan bazı siyasetçilerin de Türkiye'nin sosyo-politik dengelerini ve siyasal boşluğu, 1960'ların koşullarında değerlendirmeleri değil mi?
O dönemlerde "Değişim"in simgesi olan Süleyman Demirel'in bugünkü söylemleri de bu duruma örnek olarak gösterilemez mi?
Oysa Einstein "Geleceği tahmin etmek pek mümkün değil, çünkü gelecek geldi bile" demişti.