Ben Kılıçdaroğlu'nun yerinde olsam, hazirandaki genel seçime kadar birkaç tane daha olağanüstü kurultay yapardım.
Ne derseniz deyin... CHP'nin her kurultayı bu partiyi yönetenler ve örgüt açısından çok başarılı ve heyecanla dolu oluyor.
Kurultaya o anda hakim olan kim ise, Türkiye'nin bütün sorunlarını çözüyor kürsüde.
Kurultaya katılanlar da sorunları çözümlenmiş bir ülkenin vatandaşları olarak, eskisinden farklı moralle evlerine dönüyorlar.
Ben de CHP'nin yöneticisi olsam genel seçim zaferlerine değil kurultay zaferlerine bakardım.
O kurultaylarda, dün Baykal'ın bugün de Kılıçdaroğlu'nun yaptıkları gibi, "Yaptığıma değil söylediğime bakın" diye düşünerek kürsüye çıkardım.
Mesela "Biz iktidar olursak milletvekilini vatandaşa seçtireceğiz" derdim.
Ama Parti Meclisi'ni delegeye seçtirmez, blok listedeki isimleri kendim belirlerdim.
Mesela "Mustafa Kemal'in vasiyetine sahip çıkacağız" derdim ama bu vasiyetin bir bölümünün de CHP'ye bırakılan İş Bankası hisseleri olduğundan hiç söz etmezdim.
Uzlaşma arayışı
Mesela "Yeni anayasayı da toplumsal uzlaşma ile yapacağız" derdim ama bundan önceki anayasa yapma çalışmalarına CHP'nin bir temsilci bile vermediğini hiç hatırlatmazdım.
"Toplumsal uzlaşma" nın sadece CHP iktidar olduğu zaman mı bir anlamı olacağının sorulmasına izin vermezdim.
Ben de Ergenekon sanıklarının sıkıntılı durumlarına değinirdim ama cunta girişimlerine hiç dokunmazdım.
Evet... Ben o anda CHP'nin hakimi olsaydım her hafta bir olağanüstü kurultay toplardım.
Türkiye mozaiğine farklı yörelerinin renklerine halk oyunları ile işaret ederdim.
Ama mesela "Kürt Sorunu"nun çeşitli öğelerine ilişkin yaklaşımlarımı açık ve seçik açıklamayı iktidar olmanın ertesine bırakırdım.
Aklıma gelen her konuda her şeyi vaat ederdim...
Coşku doluydu
Neticede dünkü CHP olağanüstü kurultayı da, geçmişteki olağan ve olağanüstü kurultaylardan farklı değildi.
Coşku doluydu...
Eskisinden farklı olarak "Yaprak Dökümü"nü hatırlatan acı tebessümlerle dolu görüntüler de vardı.
Bu dizinin başrol oyuncularından biri de Antalya delegeleri arasında oturan Deniz Baykal'dı.
Bu olağanüstü kurultaydaki coşku ile kendisinin hakim olduğu kurultaylardaki coşkuları herhalde karşılaştırıyordu.
Herhalde bu nedenle zaman zaman acı acı tebessüm ediyordu.
Ama hayatın gerçekleri böyle işte...
Acı gerçekler
Bu gerçekler sadece Baykal'ı etkilemiyor ki.
Baykal'ın milletvekili kadrolarını da, geçmişte Baykal'a destek veren Parti Meclisi üyelerini de bekliyor bu gerçekler.
Bu coşkuya bir kurultay yetmez.
CHP'ye üye kaydı Genel Merkez'in 3'üncü katından zemin katına indirildiğine göre, her yeni bin üye için yeni kurultay yapılabilir.
Hatta bu coşkuyu sürekli kılmak için "Genel seçim" yerine "Genel kurultay" kavramı da kullanılabilir partililer tarafından.
Bu coşkuyu seçime kadar sürdürebilmek için bu olağanüstü kurultayı hazirana kadar sürdürmek mümkün olamaz mı acaba?