Rönesans sanatının en parlak yıldızlarının belki de başında gelen Mikelanj'ın (Michelangelo Buonarroti) iki yılda (1513-15) yonttuğu Musa heykelini Vatikan'daki San Pietro kilisesinde gördüğümde, karşısından ayrılamamıştım.
Bir mermer kitlesinin böylesine canlı bir kişiliğe bürünmesi büyülemişti beni.
Ama bu mermer heykelin ruh haletini tahlil etmek hiç aklıma gelmemişti.
Meğer Freud bunu yapmış.
Heykeli başından ayağına kadar inceledikten sonra "Yüzünde peygamber oluşunun, vücudunda kendini sınırlamasının, ayaklarında ise eyleme geçme kararlılığının işaretleri var" demiş.
Sanat eserlerini yaratanların bu eserlere yansıttıkları duyguları böylesine irdeleyebilmek çok kolay değil.
Alzheimerli besteler
Geçenlerde Kanal 24'te Dr. Adnan Çoban'ın sunup yönettiği bir müzik programında, bestecilerin ruhsal durumlarının bestelerine yansıma biçimini konuşuyorduk.
Konu "Alzheimer" hastası bestecilere geldi.
Hepimizin hayranlıkla dinlediğimiz ve aslında büyük bir tekrardan ibaret olan Ravel'in "Bolero"sunun da, bestecinin alzheimerli döneminin ürünü olduğuna değindik.
Acaba bu tür tahlilleri siyasi partilerin ruhsal durumlarına dönük olarak da yapmak mümkün müdür?
Örneğin sekiz yıldır iktidarda bulunan "Muhafazakâr Demokrat" AK Parti'nin yurt ve dünya sorunlarına bakış açılarında hangi dürtüler gündemdedir?
Neresi demokrat
Bir ön yargıyla AK Parti'ye yaklaşırsanız, tahlilinizde insafsızca yargılara da varabilirsiniz.
-Bunların demokratlığı sadece laftadır. Sanki ülkenin tek sorunu türbanmış gibi davranmıyorlar mı? Oysa hâlâ "Nerelerde Kürtçe konuşulamaz" veya " Cem evleri neden ibadethane olamaz" benzeri tartışmalar var gündemimizde. Genç erkeklerin kaderini etkileyen "Bedelli askerlik" meselesinde dut yemiş bülbül gibiler. Heybeliada Ruhban Okulu hala açılmadı. Yargı önüne götürülen gazeteci sayısı giderek artıyor. En son Rasim Ozan Kütahyalı da Genekurmay Başkanı'nı "Memur" olarak nitelediği için, adliyelik olmadı mı?
Bu tür eleştirileri AK Parti'nin ruhsal durumunu tahil ederken seslendirmek çok zor değildir.
Alzheimer şüphesi
Ancak Freudyen bir yaklaşımı seçip AK Parti'nin genlerindeki Milli Görüşçü bilgilerle bugünün AK Partisi'ni karşılaştırdığınızda, muhafazakârlığın liberal demokratlığa dönüşme sürecindeki sancıları ve statükoyu oluşturan çeşitli oligarşilere karşı verilen mücadelede alınan mesafeyi görüp, insaf çizgisine gelirsiniz.
Bunun yanında kendisini çağdaş, Batıcı ve sosyal demokrat olarak niteleyen CHP'nin ruhsal durumundaki yarıklıkların, bu partiyi "Border-line" bir noktada tuttuğunu da tahlil etmeniz mümkündür.
Ya da bu partinin ezberlerinin sürekli tekrarlanması "Acaba Alzheimer başlangıcı" mı sorusunu akla getirebilir.
Yani çeşitli konularda zaman zaman Freud gibi davranmaya çalışmak doğru bir tutum olabilir.