Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

"Sen mevsimler gibisin değişirsin sevgilim"

"Türkiye'de basın baskı altında, basın özgürlüğü yok edildi" içerikli yazıları okuyup, konuşmaları dinledikçe Selami Şahin'in o güzel şarkısının nakaratını mırıldanıyorum hep.
"Yalancı dünya gibi
Yalancısının sevgilim
Sen mevsimler gibisin
Değişirsin sevgilim"
Geneli yansıtan ve değişmez bir durum bu.
Bu coğrafyada her şey gibi "Özgürlükçülük" de mevsimlik bir durum.
Eğer devletin yönetiminde bulunan seçilmiş veya atanmış iktidara muhalefet ediyorsanız, sizin için basın baskı altındadır ve basın özgürlüğü rafa kaldırılmıştır.
Eğer iktidar değişir ve sizin desteklediğiniz görüş devlet yönetimine gelirse, bu kez karşı taraftakiler için yakınma dönemi başlar.
"Tarihte böyle bir baskı dönemi görülmemiştir" içerikli şarkıları mevsimlik özgürlükçüler söylemeye başlarlar.
Bugün "Bizim medya grubunu iktidar susturmak istiyor" veya "İktidar baskısıyla yazarlar kovuluyor" diye yakınanların tümünün, 28 Şubat 1997'de başlayan post-modern darbesi sürecindeki sicillerine bir bakın.

Ne idiler ne oldular

Ankara'dan gelen talimatla ortak manşetler atılır, dönemin atanmış iktidarını eleştiren yazarlar andıçlanır ve susturulurken, bugünün mevsimlik özgürlükçüleri yangına körükle giderlerdi.
Daha da ötesi o mevsimlik özgürlükçüler, susturulan meslektaşları hakkında ihbar yazıları yazarlardı.
Ancak bu duruma sadece 28 Şubat post-modern darbesi sürecinde tanık olmadık.
27 Mayıs darbesi ertesinde "Demokrat Parti basın özgürlüğünü yok etmişti" diyerek darbeyi savunanlar, kendileri gibi düşünmeyen meslektaşlarını "Kuyruklar" diye suçladılar, meslek örgütlerinden ihraç ettiler.
12 Mart 1971 muhtıralı darbesinde de aynı şeyler oldu.
Sol düşünceyi savunanlar hapislerde sürünürken, Ankara'nın resmi görüşünü temsil edenler de onların cürümlerini konu alan yazı dizileri, televizyon belgeselleri yaptılar.

Mevsimlik olmayalım

Bu çarpık durumun düzeltilmesi için yapılması gereken şey ortadadır.
Hiç olmazsa "Özgürlükler" konusunda "Mevsimlik" davranmayı bırakalım artık.
Türkiye'de basın ve genel olarak ifade özgürlüğünü kısıtlayan yasalar dışında gelenekler, mahalle baskıları ve tabular da var.
Bunlara karşı, siyasal veya ideolojik konumumuz ne olursa olsun her mevsimde aynı safta karşı durmayı deneyelim.
Bugünkü iktidar nedense bu konuda yavaş davranıyor.
"Basın suçluları"nın sayısı da ortada ve neticede çağdaş demokrasilere uyumlu olmayan mevzuat da hâlâ yürürlükte.
Medya sermayelerinin "Devlet"e bağımlılıkları da basın özgürlüğünün her dönemde mevsimlik olarak algılanmasına yol açan bir başka neden.
Medya patronlarının devletle parasal ilişkilerini de hoş görmeyelim.
Biz özgürlüğü kendimize uygun olan ya da olmayan siyasi mevsime göre değerlendirdiğimiz sürece, inandırıcılığımız fazla olmayacaktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA