Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

İsrail'i mi yoksa Amerika'yı mı değiştirebileceğiz?

Biz gazete köşe yazarları egoları şişik insanlarız. Yurttaki veya dünyadaki gelişmelerden biri konuşulurken toplulukta veya televizyon ekranında bir gazete yazarı varsa, genellikle söze "Ben bu konuda zaten şöyle yazmıştım" diye girer.
Gelişmeler ya da bu gelişmelere yön veren kararlar üzerinde hiçbir etkisi olmasa bile, bu konuda yazdıkları onun için hayati önemdedir.
Ben konumumu ve önemimi abartmamak yanlısı olanlardanım.
Örneğin son Türkiye-İsrail krizine sebep olan barış gemileri yola çıkarken, bu konuda fikrim sorulmadı.
Bu krizin yönetilmesi konusunda atılan adımlarda da benim düşüncemi soran olmadı.
Bunun gibi Türkiye'nin Ortadoğu'ya ilişkin siyaseti çizilirken, danışılan kişiler arasında ben yoktum.
Peki benim konumumda olan gazete yazarlarının bütün bu olaylar karşısındaki konumumuz ne olabilir?
Birincisi, gelişmeleri yakından izleyip, kendi yaşam uğraşları yüzünden bunları daha uzaktan izleyen okurlarımızı bilgilendirmeye çalışırız. Gelişmelere ışık tutacak ek bilgileri kitaplardan, farklı kaynaklardan ve dünya medyasından elde edip bunları okurlarımıza sunarız.

İsrail haksızdı
Bunların yanında gelişmelere karşı kendimizce doğruyu ve haklıyı belirleyen bir "Tutum" alırız.
Eğer gerçekten doğrunun ve haklının yanında yer almışsak, bunu okurlarımızın çoğu da onaylar.
Son "Kriz"de İsrail haksızdı.
Gazze'yi bir toplama kampına dönüştüren abluka uygulamasında ne kadar haksızsa, Gazze'ye insani yardım götürmeyi amaçlayan sivil toplum girişimine karşı silahlı eylem koyarken de o kadar haksızdı.
Ancak biliyoruz ki İsrail bu kabul edilemez politikaları izlerken, arkasında ABD var.
İsrail'in izlediği hukuk dışı politikalara destek verdiği için Amerika'nın en yakın müttefikleri ile arası açılsa bile, Washington'un İsrail'e karşı hoşgörüsü sürüyor... Nitekim son krizde de bu böyle oldu.
Şu anda Başkan Obama ve yardımcısı Biden, bizim Aşk-ı Memnu dizisindeki Bihter'in kocası Adnan konumundalar... İsrail'in yanlış yaptığından ne zaman kuşkulanacaklar, bilemiyoruz.
Beyaz Saray'da onlardan önce oturanlar da hep aldatılmadılar mı?
Ama bir de dünya gerçekleri veya reel politikanın insafsızlıkları var gündemde.
1960'lı yılları hatırlıyorum.

Johnson mektubu

1963'ün Aralık sonunda silahlı Rum çeteciler Kıbrıs'ta sivil Türkleri katletmişlerdi (Kanlı Noel). Bunun üzerine o zaman Başbakan olan İsmet İnönü Türk savaş uçaklarını Kıbrıs'ın üzerinde uçurdu, daha sonra da askeri hedefler bombalandı (8 Ağustos 1964).
Ancak o zamanki Sovyet lideri Kruşçef, Basbakan'a bir mesaj göndererek itidal tavsiye etti ve uçaklarımızın operasyonu 10 Ağustos'ta durduruldu.
Türkiye NATO'nun patronu Amerika'dan Sovyetler'e karşı tepki beklerken, dönemin ABD Başkanı Johnson'dan bir mektup geldi Ankara'ya (5 Haziran 1964).
Türkiye'nin Kıbrıs'a askerî harekât düzenlemesi durumunda NATO antlaşmasının 5'inci maddesinin işletilmeyeceğini ve Türkiye'nin NATO'nun imkânlarından istifade edemeyeceğini bildirmişti Başkan Johnson.
Bunun üzerine İnönü "Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de bu yeni dünyanın içinde yerini bulur" benzeri bir şeyler söyledi.

Bunları değiştirmek zor

Sonra da İnönü Hükümeti bir bütçe oylamasında devrildi. Suat Hayri Ürgüplü Başbakan, siyasete yeni giren Demirel de Başbakan Yardımcısı oldu (5 Şubat 1965).
Aradan geçen yıllar ertesinde 1974 Kıbrıs Müdahalesi sonrasında gelen Amerikan ambargosunu, sol-sağ kavgası görünümündeki örtülü iç savaşı ve 12 Eylül askeri müdahalesinin ilk kararının "Rogers Planı"nın kabulü olduğunu da hatırlıyorum.
Veya Başbakan Erbakan, Amerikan ambargosu altındaki Libya'ya gitmeseydi "28 Şubat"a dayanan süreç başlar mıydı, bilemiyorum (6-7 Ekim 1996).
Hatırlayın Mehmet Ağar'ın, Libya ziyaretini gerekçe göstererek Adalet Bakanlığı'ndan istifasını (8 Kasım 1996).
Yani benim gözlemim şu.
İsrail'le uğraşırken, arkada Amerika'nın bulunduğunu tabii ki siyasi iktidar da biliyor.
Aynı şekilde Amerika'yı değiştirmeden İsrail'i değiştirmenin mümkün olamayacağını da herhalde biliyorlardır.
Bu ikili kendilerini değiştirmek yerine, kendileri ile uyuşmayan ülkelerin rejimlerini değiştirmekte uzmandırlar.
Bunun için o ülkelerde taraftarları da, kuklaları da vardır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA