Neden gazete okuruz?
1- Yurtta ve dünyada olup bitenleri öğrenmek isteriz...
Bunlar hakkında uzmanların ve görüş sahiplerinin değerlendirmelerini, yorumlarını öğreniriz gazete okuyarak.
Bildiğimiz, ilgi duyduğumuz ama içine giremediğimiz dünyalar hakkında bilgi sahibi kılar bizi gazeteler.
2- Gazete okumamızın bir diğer nedeni de, bir siyasi partiye, bir toplumsal kesime ya da bir ideolojiye yahut ünlü ya da güçlü kişilere karşı duyduğumuz öfkeyi veya sevgiyi, okuduğumuz gazetedeki köşelerden birinin paylaşması olabilir.
Bir köşe yazarını okuduktan sonra "Benim düşündüklerimi ne kadar güzel ve özlü anlatmış" diye düşünmez miyiz zaman zaman?
Ben birinci grup gazete okurlarındanım.
Gazete de "Haber"e ve "Bilgi"ye ulaşmanın araçlarından biridir bana göre.
Kan davasına dönüşmüş polemikler, özel hayatların insafsızca teşhir edildiği haberler, saplantıların, önyargıların ve nefretlerin sergilendiği köşe yazılarının varlığı, gazetenin temel varlık sebebini yaralasalar bile yok edemezler.
Tarihin taslağı
Ayrıca unutulmaması gereken bir gerçek de "Tarih"in yazılmasında gazetelerin sadece "Taslak" konumunda bulunmasıdır.
Bir gazetenin veya bütün gazetelerin verdikleri bir haberin ve buna dayalı yorumların zaman içinde yanlış çıkması, çok rastlanan durumlardandır.
Haberler ve yorumlar yönlendirilebilir.
Şoven duygular haberleri ve yorumları çarpıtabilir.
Devletler veya başka güçler, gerçek ötesi haberleri üretip bunu gazetelere servis edebilirler.
Bu açıdan bakıldığında gazete habere ve bilgiye ulaşmanın tek kaynağı olamaz.
Ciddi araştırmaların ürünü olan "Kitap"lar yanında gazetelerde zaman zaman yer verilen araştırma yazıları da, "Doğru bilgi"nin kaynakları olurlar.
Dün bu gözle gazeteleri okurken, son günlerin ana tartışma konusunu oluşturan Başbakan'ın "Kaçak Ermeni işçiler" üzerindeki sözlerine dönük "Doğru bilgiler"e ulaşmamı sağlayan bir yoruma rastladım.
Zaman gazetesindeki yorumunda Alin Ozinian 2006'dan bu yana süren ve "Ermenistanlı kaçak işçi" konusunu inceleyen bir çalışmanın ön bilgilerini veriyordu.
İlk kez olmamış
Bu çalışmada konuyla ilgili yerli ve yabancı basında çıkan tüm haberler ve çalışmalar toplanıp incelenmiş, 200 Ermenistan vatandaşı ile anket ve derinlemesine mülakat yapılmış, bunları çalıştıranlarla görüşülmüş.
Anlaşıldığına göre, Başbakan Erdoğan "Sınır dışı etmek" konusuna takılan ilk Başbakan değil. "Ermenistanlı kaçak işçi" konusu yabancı parlamentolarda geçen soykırım tasarıları zamanında hatırlanıp bir "koz" olarak kullanılmış.
Ozinian unuttuğumuz bu konudaki gerçekleri şöyle hatırlatıyor bize:
- 2000 yılında DYP lideri Çiller, ABD'de tartışılan Ermeni soykırımı döneminde "Bu iddialara tepki olarak hükümetin 30.000 'yasadışı işçiyi' sınır dışı etmesi gerekir" demişti. 2005 yılında Dışişleri Bakanı Gül, Ermenistanlıların sayısının 40.000 olduğunu ve bunun Türkiye'nin iyi niyetinin bir göstergesi olduğunu belirtmişti. 2006 yılında AKP Milletvekili Yakış ile CHP milletvekilleri Elekdağ ve Öymen, 40.000 Ermenistanlının sınır dışı edilmesinin doğru olacağını gündeme getirdiler. 2007'de Yakış, teklifi tekrar gündeme getirip sayıyı 70.000 olarak telaffuz etti. Bugün ise sayı 100 bin oldu...
Çoğu kadın
Bugüne kadar "Sınır dışı edilmek"le tehdit olunan "Kaçak" Ermenistanlı işçilerin durumları da şöyleymiş:
- Ermenistanlıların % 96'sı kadın. Çoğu ev işleri olmak üzere, hastabakıcılık ve Rusça bilmenin verdiği avantajla tekstil dükkânlarında tezgâhtar olarak çalışıyorlar. Erkekler yok denecek kadar az, olanlar ise kuyumculuk ya da ayakkabıcılık yapmakta. Kadınların büyük bir kısmı ısrarla aynı parayı kazansa bile aynı işi Ermenistan'da yapmayacaklarını dile getirmekteler.
- Aylık gelirleri genelde 550-650 dolar olan (en düşük 500-en yüksek 1000 (tezgâhtar) kıdemlerine ve çalışma saatlerine göre değişmekte) Ermenistan vatandaşlarının % 93'ü geçerliliğini yitirmiş vizeleriyle Türkiye'de kalmaktalar, yani kaçak statüsündeler, % 4'lük kısmı her ay giriş çıkış yaparak, vizesini yenilerken, % 3'ü de Türk vatandaşıyla evli ve oturma ve çalışma hakkına sahip.
- Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın internet sitesindeki yıllara göre giriş-çıkış sayılarına dayanan bir tespit var. Bu bilgiye göre şu anda Türkiye'de 5.807 Ermenistanlı var. Sayıları bir tarafa bırakalım, bu insanların sayı değil, bir insanlık trajedisi olan "1988 depremi" ve "Sovyet yıkıntısından" kaçıp "düşman bildikleri" ve "düşman bilindikleri" bir ülkede "yeni bir hayat" kurmaya çalışan bizim gibi "insanlar" olduklarının farkında mıyız?
Ozinian'ı okurken "İşte ben bunları öğrenmek için gazete okurum" diye düşündüm kendi kendime.