Cumhurbaşkanı Gül'ün de katıldığı Paris'teki "Türk Mevsimi"nin etkinliklerinden biri olan serginin açılışına 10 dakika geç gelen Fransız Cumhurbaşkanı Sarkozy, Gül'le birlikte sergiyi gezerken sakız çiğniyormuş.
Böyle durumlarda iki türlü tavır takınılabilir.
Birinci tür tavırda, bu görgüsüz ve kaba davranışı görmezden gelebilirsiniz.
İkinci tür tavırda ise, diplomatik nezaketi iğneleyici mizahla karıştırıp, karşınızdakini iğnelersiniz.
Mesela Cumhurbaşkanı Gül, yanında sakız çiğneyen Sarkozy'ye çeşitli sorular sorabilirdi:
- Çiğnediğiniz sakız viagralı mı Sayın Başkan?..
- Genç eşinize sizi mahcup etmeyecek ürünleri de sergiliyoruz bugün... Örneğin Manisa'nın Mesir macunu sizi ilgilendirebilir mi?
- Çiğnediğiniz şey sakız mı yoksa dün akşam yediğiniz yemeği mi hazmetmeye çalışıyorsunuz?
Tabii ki bizim Cumhurbaşkanımızın, Sarkozy gibi davranıp, bu soruları sorması mümkün değildir.
Çünkü o da bizim gibi "Mani oluyor halimi takrire hicabım" şarkısını dinleyerek yetişmiş kuşaklardandır.
Sakız nerede çiğnenir?
Gül çok bilinen Nasrettin Hoca fıkrasını bile anlatamazdı sakız çiğneyen Sarkozy'ye...
Nasrettin Hoca'ya sormuşlar:
- Hocam, helada sakız çiğnenir mi?
Hoca gülmüş.
- Çiğnenir ama gören olursa b... yiyorsun zanneder, demiş.
Geçmiş yüzyıllarda yaşasaydık ve mesela Cumhurbaşkanı Gül yerine Osmanlı Sadrazamı Keçecizade Mehmet Fuat Paşa (1814-65) Paris'e resmi bir ziyaret yapmakta olsaydı, kim bilir neler söylerdi.
Padişah Abdülaziz döneminde birkaç kez sadrazamlık yapan Fuat Paşa'nın yabancı devlet adamlarının kırıcı sözlerine verdiği cevaplar, Türk siyaset ve diplomasi edebiyatına geçmiştir.
Örneğin Fuat Paşa St. Petersburg'da Osmanlı Büyükelçisiyken, Çar Nikola onunla bir sohbetinde Paşa'yı iğnelemiş.
- Ordunuzun giysilerini değiştirdiniz, şimdi de Fransızcayı ve diğer yabancı dilleri öğreniyormuşsunuz. Bu lüzumsuz bir şeydir. Siz kendi dilinizi öğrenin bu size yeter, demiş.
Fuat Paşa Çar'a "Eğer Fransızca bilmeseydim, benim gibi Fransızcayı öğrenmiş olan zat-ı haşmetpenahizle nasıl teşerrüf edebilirdim ki" diye cevap vermiş. (Son Sadrazamlar, Mahmut Kemal İnan,1940 Maarif Matbaası-İstanbul)
Parke döşenerek yapılan Babı Ali caddesinin kendine atılan taşlarla yapıldığını söyleyen Fuat Paşa, Abdülaziz'in 1867'deki Avrupa seyahati sırasında kendisine sorulan "Dünyanın en güçlü devleti hangisidir" sorusuna şöyle cevap verir:
- Dünyanın en güçlü devleti şüphesiz ki Devlet-i aliye-i Osmaniye'dir.
Çünkü yıllardır siz dışarıdan, biz içeriden yıkmaya çalışıyoruz ama bir türlü yıkılmıyor...
Hasis nazıra cevap
Cimriliği ile bilinen Maliye Nazırı Nafiz Paşa Padişah'a gidip Fuat Paşa'yı şikâyet etmiş.
- Frenk sahtiyanından 150 kuruşa parlak potin giyiyor, demiş.
Padişah bu şikâyeti Fuat Paşa'ya aktarınca, o da şu cevabı vermiş:
- Nafiz paşa ve bendeniz aynı maaşı alırız. Ben izzet-i nefsimden ötürü öyle potin giyerim. Nafiz Paşa kulunuzun ise izzeti nefisten mahrumdur. Ayrıca Kayseri sahtiyanından 30 kuruşluk potin giydiği için de aldığı maaşın yarısını devlete teberru etmez.
"Kör" lakabı ile bilinen Mahmut Nedim Paşa'nın kardeşi Sağır Ahmet Bey'in oğlu Ali Haydar, yazdığı şiiri Fuat Paşa'ya takdim eder. Paşa okuduktan sonra şaire "Bu şiiri amca paşa hazretleri görse ve peder beyefendi duysa, ikisi de memnun olurlardı" demiş.
Fransız İmparatoru 3'üncü Napoleon'un eşi Eugenie, şarap kadehini devirip sofra örtüsünü kızıla bulayınca çok üzülmüş... Fuat Paşa da onu "Üzülmeyin, bu sizin adetinizdir" diye teselli etmiş.
Her şeyin fiyatı var
Padişah'ın Paris'i ziyareti sırasında Fuat Paşa'nın "Dünyada elde edilemeyecek kadın yoktur" dediğini duyan İmparatoriçe Eugenie Padişah onuruna verilen yemekte yüksek sesle Keçecizâde'ye laf atmış:
- Ben İmparatoriçe'yim, saltanatım var, servetim var... Beni nasıl elde edebilirsiniz ki?
- Her şeyin daha fazlasını teklif edebilirsiniz majesteleri, daha fazla güç, daha fazla para teklif edilebilir, diye cevap vermiş Fuat Paşa.
Eugenie üstelemiş.
- Mesela kaç para?
- Mesela bir milyar altın frank!
Kraliçe "O kadar parayı nereden bulacaksınız" deyince Fuat Paşa gülmüş.
- Bakın işte kadını bulduk, iş parayı bulmaya kaldı, demiş.
Sarkozy'nin sakızı yüzünden "Tanzimat"ın üç büyüğünden biri olan Fuat Paşa'yı anmış olduk.
Bu da her kötülükten bir iyilik çıkabileceğinin kanıtıdır.