Temsili demokrasi böyle birşey neticede...
Seçimlere kadar olup bitenleri izleyip, not tutmak durumundayız.
Bazıları toplumun bu konumunu "Umursamazlık" olarak niteleyip, öfkelenir...
"Ne kadar tepkisiz bir halk bu" diye öfkelerini seslendirenler de vardır.
Aslında bu durumu iki açıdan görmek mümkündür.
Nasrettin Hoca fıkrasını herhalde bilirsiniz.
Adamın biri Nasrettin Hoca'ya "Hocam bir tepsi içinde kızarmış bir hindiyi götürüyorlardı birileri demin" demiş.
Hoca omzunu silkip "Bana ne" diye cevap vermiş.
Adam yine konuşmuş:
-Hocam, ama bu tepsiyi sizin eve götürüyorlardı o adamlar...
Hoca bu defa da "Sana ne" diye cevap vermiş adama.
Bu fıkradaki Nasrettin Hoca umursamaz bir kişiliği de, üstüne vazife olmayan işlere burnunu sokanlara ders veren bir kişiliği de simgeleyebilir.
Anadolu insanını tarihi süreç içinde değerlendirdiğiniz zaman, en önde gelen niteliğinin "Sabır" olduğunu görürsünüz.
Demokrasi ve sabır
Doğasına, kültürüne, geleneklerine, inançlarına aykırı gelişmeler olduğunda, kısa vadede uyumludur bu insan.
Özellikle "Devlet"le kavga etmeyi pek sevmez.
Ama ilk fırsatta, kendisine uymayan zorlama yapılanmaları değiştirir, nehri yatağına döndürür.
Bu durum Anadolu insanının yenilikçi olmadığı ve moderniteyi reddettiği anlamına gelmez.
Ama kimliğinin ve kişiliğinin korunduğu bir yenileşmeyi kabul eder.
Reformlar bu çizgide oldukları zaman toplum bunları benimsemiş ve ileri taşımıştır.
Halkı cahil, umursamaz kitleler olarak gören, kendi insanını küçümseyen siyasal kadrolar, sonunda halkın kendilerinden uzaklaştığını da görmüşlerdir.
Bu açıdan "Demokrasi" Anadolu insanının yüzlerce yıllık beklentisine en iyi cevap olmuştur.
Artık "Sabır" vadesiz bir senet değildir.
Siyasi sabrın süresi iki seçim arasındaki kadardır.
Bu zaman sürecinde bazıları barışı değil savaşı, bazıları hukukun üstünlüğünü değil üstünlerin hukukunu, bazıları sivil değil askeri rejimleri de savunabilir.
Ama sonunda seçim gelir ve "Halk"ın hangi düşünceyi doğru bulduğu açığa çıkar.
Halkın sesi hakkın sesidir
Anayasal demokrasilerde bu nihai karardır.
Türkiye yine bir geçiş döneminin yansımalarını yaşamakta.
Toplumun tüm bu yansımaları, seslendirilen her düşünceyi, ileri gelenlerin ve ileri gidenlerin söylemlerini dikkatle izleyip, değerlendirdiğini bilmeliyiz.
Tabii ki tek sesli bir toplum değil bu.
En uçtaki görüşlerin bile paylaşımcıları var.
Ancak Edirne'den Kars'a kadar uzanan alanı kapsayan ve sessiz çoğunluğun tutumunu yansıtan "Ortak akıl" şimdiye kadar yapılan her seçimde "Makul" olanı siyasete sunabilmiştir.
Askeri rejimlerin hemen sona ermesi için bunların hazırladıkları anayasalara referandumlarda "evet" demiş ama ilk genel seçimde de, askeri rejimin güdümündeki siyasi kadroları tasfiye etmiştir.
Bir seçimde iktidar sahibi ettiğini ertesi seçimde barajın altına düşüren, ordu-yargı işbirliğinin hapse attığını sandıktan başbakan olarak çıkartan, hep aynı seçmendir.
Sonuçta Eflatun da bu coğrafyanın bir insanıdır.
Ne demiş binlerce yıl önce?
-Karanlıktan korkan bir çocuğu anlayabiliriz. Ancak hayatın asıl trajedisi aydınlıktan korkan insanların varlığıdır.
Demokrasinin aydınlanmasını genel seçimler sağlar.