Mark Twain İngilizlerle Amerikalıları mukayese eden bir yazısında şöyle demişti:
- Bir İngiliz daha önce de yapılan işleri yapan, bir Amerikalı ise daha önce yapılmayan işleri yapan kişidir.
Bu açıdan bakıldığında bir Türk'ün bir İngiliz'le bir Amerikalı'nın sentezi olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye'de daha önce defalarca yapılmış işler yeniden yapılırken, Türkler bunların ilk kez yapılmakta olduğu üzerinde görüşler açıklarlar. Son örnek bir muvazzaf subay tarafından hazırlandığı söylenen "Andıç"ın gerçek olabileceğine ilişkin duyulan kuşkular değil mi? Bazı Türkler ayıp olmasa "Şimdiye kadar böyle bir şey hiç olmadı, bundan sonra neden olsun ki" demeye hazırlar.
Tabii bir de "Bağımsız" Askeri Yargı'ya duyulan güven meselesi var. Bu noktada bir İngiliz gibi davranarak, daha önce yapılmışı bir kez daha yapmayı deneyeceğim.
"Askeri Yargı"nın demokratik siyasetin kaderini nasıl "ölümcül" biçimde etkilediğine geçmişten verilecek örnek 1958'deki "9 Subay Davası" değil midir?
İki ay önce yine bu davayı hatırlatmıştım bu sütunlarda.
Askeri mahkeme ve karar
Tekrarlıyorum:
Binbaşı Samet Kuşçu, 1957'nin Aralık ayında Menderes Hükümeti'ni devirmeyi amaçlayan bir darbenin ihbarında bulunmuştu. Bu darbenin İstanbul'daki yönetim kadrosu, Samet Kuşçu'nun da içinde bulunduğu "9 Subay"dan oluşmaktaydı.
Yapılan plana göre radyoevi ve Silahtarağa Elektrik Fabrikası ele geçirilecek, Cumhurbaşkanı davet etmiş gibi Bakanlar Kurulu İstanbul'da toplantıya çağırılacak, bakanlar Yeşilköy Havaalanı'na iner inmez tutuklanacaktı. Darbe harekâtı öncelikle İstanbul, Ankara, Eskişehir ve İzmir'de gerçekleşecekti.
Bu dokuz subaydan bazılarının Hükümet'e sadık olduklarından kuşkulanan Samet Kuşçu, "Onlar beni ihbar etmeden önce ben onları ihbar edeyim" diyerek, ihbarı gerçekleştirmişti.
Bunun üzerine dokuz subay 26 Aralık 1957'de tutuklandı.
Ancak Demokrat Parti yönetim kadrosu Samet Kuşçu'nun o dönemin Milli Savunma Bakanı Şemi Ergin'e yakın olması üzerinden hareket etti, Şemi Ergin istifaya zorlandı. Ergin de sağlık durumunu gerekçe göstererek bakanlıktan çekildi.
Cuntacılara beraat
Askeri Mahkeme'de yargılanan subaylardan Samet Kuşçu dışındakiler tutuksuz yargılanmak üzere salıverildiler. 25 Kasım 1958'de sonuçlanan davada mahkeme Kuşçu'yu ordudan tard edip iki yıl hapse mahkûm ederken, diğer sekiz subay için beraat kararı verdi.
Sonuçta iki yıl geçmeden 27 Mayıs 1960'ta darbe gerçekleşti ve 1957'de hazırlanan plan uygulandı.
Görüldüğü gibi bazen askeri yargı darbecileri serbest bırakıp muhbirleri cezalandırabiliyor.
Ama tabii ki bu hep böyle olmak zorunda değil.
Örneğin Harp Okulu Komutanı Albay Talat Aydemir 22 Şubat 1962'deki ilk darbe girişimi başarısızlıkla sonuçlanınca emekli edilip, cezaevine girmişti. Aydemir 10 Mayıs 1962'de çıkarılan özel af yasasıyla serbest bırakıldı.
Talat Aydemir 21 Mayıs 1963'te ikinci darbe girişiminde bulunup başarılı olamayınca Askeri Mahkeme tarafından Binbaşı Fethi Gürcan ile birlikte idama mahkûm edildi. Hüküm 5 Temmuz 1964 günü yerine getirildi.
Görüldüğü gibi bazen Amerikalılar gibi davransak da daha çok İngilizlerinkine benzeyen geçmiş birikimlere sahibiz.