Bazı bayramlarda belirli gösterileri veya etkinlikleri gerçekleştirmek, o bayramlarla özdeş hale geldi.
Örneğin her 23 Nisan'da büyükler yerlerini bir süreliğine küçüklere bırakıyorlar.
Son 23 Nisan'da da büyüklerin Başbakanı Tayyip Erdoğan'ın koltuğuna 4'üncü sınıf öğrencisi Ecem Gülce Uçar oturdu.
Televizyondan canlı yayınlanan bu etkinlikte Gülce kendisine çocuk gazeteciler tarafından sorulan sorulara cevap verdi.
Bu vesileyle "Yapmak" ile "Konuşmak" ve "Sorumlu olmak" arasındaki farkları iyice gördük.
Çünkü küçük başbakanın kendisine her sorulan soruya mutlaka bir cevabı vardı.
Mesela "Global ekonomik kriz hakkında ne düşünüyorsunuz" diye sorulduğu zaman "Tüm dünyada olduğu gibi ekonomik kriz bizi de etkiledi ama gerçekten tüm dünyada olduğundan daha az. Her insanın harcamalarını biraz daha dikkatli yapmaları gerekiyor artık. Askıya alınabilecek harcamalarını biraz daha bekletmesi gerekiyor" diye cevap verdi.
Türkiye'nin Ermenistan sınır kapısını açıp açmayacağı sorulunca da "Biz bu konuda Azeri dostlarımızı üzecek bir şey yapmayız" dedi...
Her soruya cevabı var
Muhalefet liderleriyle arasının nasıl olduğu sorusuna " Yani her zaman olduğu gibi tabii. Bu konuda fazla yorum yapmak istemiyorum" karşılığını verdi.
Küçük başbakana "Bakanlar Kurulu'nda revizyon var mı" diye soru yöneltildiğinde ise, Ecem'in cevabı kısa ve özlü oldu:
- Bu koltuğa yeni oturdum... Bu konudan bahsetmek istemiyorum!
Ecem'in gerçekten her soruya bir cevabı vardı.
Her salı günü yine televizyonlardan izlediğimiz siyasi partilerin TBMM grup toplantılarından birinde lider olarak da kürsüye çıksa, herhalde büyüklerin liderleri kadar içleri dolu konuşmalar yapabilirdi.
Aslında Türkiye'de Başbakanlık koltuğuna oturan gelmiş geçmiş bütün büyüklerin de, kendilerine sorulan her soruya verecek mutlaka bir cevapları vardı.
Ama bazıları sadece sorulara cevap vermek ve diğer siyasetçilerin söylediklerine laf yetiştirmek konusunda başarılı olmuşlardı.
Bazıları da konuştukları kadar icraat yapmayı da başarmışlardı.
Bazıları ise Türkiye'yi gerçekten çağdaş uygarlığa ulaştırmak için gerekli alt ve üstyapı reformlarından bazılarını gerçekleştirmişler, vizyonları ile Türk siyasetinin çıtasını yükseltmişler, bu ülkenin her alanda dünyanın bütün ülkeleri ile rekabet edebileceği inancını topluma aşılamışlardı.
Muhalefet lideri olmak
Bu açıdan bakıldığında aklımıza şu sorunun gelmemesi galiba mümkün değil:
- Her 23 Nisan'da iktidarın liderinin koltuğuna küçükler oturtulurken, neden aynı şey muhalefet liderleri için de yapılmıyor?
Neticede bazı siyasetçiler için muhalefette olmak sadece "Konuşmak" anlamına geldiğine göre, 23 Nisan'da koltuğa oturan minik ve sanal başbakan ile muhalefette siyasetçi olmak arasında ne tür bir söylem farkı ortaya çıkardı?
Her soruya bir cevabı olduğunu gördüğümüz Ecem Gülce Uçar bir 23 Nisan'da muhalefet liderinin koltuğuna otursaydı mesela "Global ekonomik kriz için ne düşünüyorsunuz" diye sorulduğunda "Bu krizi bu iktidar yönetemez" cevabını mı verir ve "Bakanlar Kurulu'nda revizyon var mı" diye sorana da "Revizyon önce bu başbakanın gitmesi ile başlamalı" mı derdi?
Acaba bir minik sanal gazeteci de muhalefet liderine "Genelkurmay Başkanlığı ona bağlı olduğuna göre toprak altından çıkartılan silahlar ve cephaneler için neden Başbakan'a soru sormuyor ve TSK'nın depolarının denetlenip denetlenmediğini neden merak etmiyorsunuz" benzeri bir soru yöneltir miydi?
Her 23 Nisan'da çocukların büyüklere ait koltuklara oturtulmaları geleneğini, diğer bayramlara da uygulayabilseydik, acaba yine sadece konuşmanın bir görevin sorumluluğunu taşımaya yeterli olmadığını mı görürdük?