"KARA MURAT" filmlerinin yönetmeni rahmetli Natuk Baytan'a (1925-68) ait bir anı naklettiler bana.
1972'de çevrilen "Fatih'in Fedaisi Kara Murat" iyi gişe hasılatı yapınca, birbiri ardınca Kara Murat filmleri çekilir. "Kara Murat Fatih'in Fermanı", "Kara Murat Şeyh Gaffar'a Karşı", "Kara Murat Denizler Hakimi", "Kara Murat Ölüm Emri" bunlardan bazılarıdır.
Son Kara Murat filmi aceleye geldiğinden Yönetmen Baytan, senaryoyu okuyacak vakit bulamadan çekime başlar. O sırada filmin yapımcısı telefon edip, yönetmene "Senaryoyu okudun mu" diye sorar. Natuk Baytan "Tabii okudum" cevabını verince de sorusunu üsteleyip, "Kara Murat nerede yakalanıyor bu filmde" der. Baytan da hemen "Kilisede yakalanıyor" der. Yapımcı bu cevap üzerine tatmin olup, kapatır telefonu. Eski Yeşilçam'da senaryoların çoğunu ya Safa Önal ya da Bülent Oran yazdığından, kimin nerede yakalanacağı, kimin nerede ağlayacağı önceden bilinirdi. Sinema seyircisi için de büyük bir kolaylıktı bu. Fazla düşünmeye gerek olmazdı. Sadece ya duygulanır ya da öfkelenirdiniz.
Böyle bir dünyada farklı senaryo bekleyenlere de bir fıkra vardır. Senarist yapımcıya "Elimde benzeri olmayan özgün bir senaryom var" der ve konuyu anlatır:
- Zengin fabrikatörün oğlu, işçi kıza aşık oluyor ama zalim babası evlenmelerine izin vermiyor. Bu aşktan hamile kalan kız bir erkek bebek doğurup, ölüyor. Fabrikatörün oğlu da evlendiriliyor ve onun da bir kızı oluyor. Yıllar sonra oğlan ve kız birbirlerine rastlayıp, aşık oluyorlar. Aynı babadan kardeş olduklarını anlayınca da intihar ediyorlar.
Yapımcı öfkeyle "Bu senaryonun nesi özgün" diye bağırınca senarist gülümsemiş,
- Benim senaryomdaki olaylar ayda geçiyor, demiş.