Uzunca bir dönemde Bülent Ecevit'in hem beyninin, hem de vücudunun yarısı olan eski Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ı, Yüce Divan'daki aklanması ertesinde ilk kez Habertürk'ün "Basın Kulübü"nde dinledik. Hem yaşadığımız yakın geçmişteki olayların perde arkasını öğrendik, hem de Özkan'ın geleceğe dönük siyasi bir hazırlık içinde bulunduğunu hissettik.
Ecevit'in hastalanıp yatağa düşmesi ertesinde, önce bazı generallerin Ankara'da, sonra da Rahmi Koç'un yalısında toplanan işadamlarının İstanbul'da Hüsamettin Özkan'a "Sen Başbakan olmalısın" dediklerini hatırlıyoruz.
Özkan bu teklifleri Ecevit'e hemen duyurmasına rağmen, hem onun hem de Rahşan Ecevit'in güvenlerini yitirmiş. Sonunda bir açıklama ile istifası istenmiş. O da hem Başbakan Yardımcılığı'ndan, hem de DSP'den istifa etmiş.
Hüsamettin Özkan'ın anlattığına göre o sırada Atina'da bulunan Kemal Derviş onu arayıp, "Ankara'dan ayrılma, beni bekle" demiş. Özkan-Derviş buluşmasında da YTP'nin kurulması konusunda karara varmışlar.
Bundan sonrası konusunda, Özkan hatırladığımız ama unutmaya da başladığımız bazı önemli bilgiler verdi.
Öncelikle askerler ve sonra da Cumhurbaşkanı Sezer'le Başbakan Ecevit, Derviş'in bakanlıktan istifasını kabul etmemişler. Yani YTP'nin kuruluşunda demir tavında dövülmemiş.
Sonra Özkan, YTP'nin genel başkanının Derviş olmasını istemiş. Ama Derviş, daha önce İsmail Cem'le görüşüp, Cem'in Genel Başkan olması konusunda anlaştığı için, bu gerçekleşmemiş.
Peki Derviş hem Özkan'ı, hem Cem'i YTP serüvenine sürükledikten sonra, "Troika"yı bozup, neden CHP'ye katılmış?
Hüsamettin Özkan'a göre bu konuda şu etkenler sayılabilir.
1- İsmail Cem'in Milliyet'e verdiği ve CHP ile birleşmelerinin söz konusu olmadığını vurgulayan demeci, Derviş'in "Solda birlik" hayallerini yıkmış olabilir.
2- Derviş'in o sırada yaptığı ABD seyahatinde, onun görüşünü değiştiren bir şeyler olmuş olabilir.
Derviş YTP'de kalsaydı ve erken seçime bu parti güçlü girseydi, "Belki CHP bugün TBMM'de bulunmazdı" ihtimalini de seslendirdi Özkan Basın Kulübü'nde.
Melih Meriç'in ustaca yönettiği, meslektaşlarımızın aydınlatıcı sorular sorduğu Basın Kulübü'nde, bir dönemin "Eminence Grise"i Hüsamettin Özkan, Demirel'in arkasında partisi olmayan Yalım Erez'i başbakan yapma girişimini, Hikmet Uluğbay'ın intihar teşebbüsünü, Ahmet Necdet Sezer'i nasıl Cumhurbaşkanı adayı olarak bulduğunu, Çankaya'da Sezer'e "Nankör Kedi" diye bağırdığı MGK toplantısı ertesinde patlayan 2001'in 18 Şubat Krizi'ni de hepimizin hatırlamasını sağladı.
Bunları hatırlarken, şimdi Demirel'in, "AK Parti iktidarının arkasında yeterli halk desteği yok" şeklinde demeçler verdiğini de ister istemez düşündük.
Hüsamettin Özkan geleceğe dönük projelerini anlatmaktan kaçındı. Ama cümlelerinin arasında "Siyasette boşluk olmaz. Mutlaka AK Parti'ye bir alternatif bulunacak" mesajını da ısrarla verdi. Demek ki önümüzdeki dönemde siyaset kazanı ısınmaya aday.
NOT- "Eminence Grise", perde arkasında aslında iktidarın gerçek sahibi olan kişiler için Fransız siyaset terminolojisinde kullanılan kavramdır. Örneğin bu kavram, Kardinal Richelieu (1585-1642) için kullanılır ve asıl hükmedenin Kral değil Kardinal olduğu söylenirdi. Alexander Dumas da, "Üç Silahşörler"i bu tema üzerinde kurgulamıştır.