Biz böyleyiz işte. Hem Cumhurbaşkanlığı makamına çok önem veririz. Hem de cumhurbaşkanlarını seçilmelerine bir gün kala bulup, Çankaya'ya göndeririz.
Askeri darbeyle cumhurbaşkanı (Veya Devlet Başkanı) olanları önceden belirlemek tabii ki mümkün değil. Onlar kendileri seçiyor kendilerini. Cevdet Sunay ise, 1960'ın darbe ertesi dönemindeki geçiş yıllarının uzlaşmasıydı.
Askerlik mesleğinden gelmemiş ilk Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve ikincisi Turgut Özal, lideri bulundukları siyasi partinin zaferi üzerine Cumhurbaşkanı olmuşlardı. Ama Bayar'ın da, Özal'ın da "Seçimi kazanırsak cumhurbaşkanı olacağım" dediğini duyan olmadı. Onların isimleri Çankaya için ortaya atıldığında, mesela Demokrat Parti içinden "Keşke Fuat Köprülü olsaydı" diyenler de çıktı.
Turgut Özal'ın Cumhurbaşkanı olmak istemesi ise ne siyasi fırtınalara sebep olmuştu. Özal'ın görev başında ölümü de, Süleyman Demirel'in hiç tartışmasız kabulünü sağladı.
Siyasette hiç iddiaları bulunmayan, rakip partiler bir isim üzerinde uzlaşamadığı için Cumhurbaşkanı olan iki kişiden biri Fahri Korutürk, diğeri de şimdiki Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer.
Son anda isimleri duyulduğu, hiçbir siyasi partiyle bağlantıları olmadığı ve siyasi geçmişleri bulunmadığı için, üzerlerinde tartışılmadan, genel uzlaşı içinde seçildiler. Bu açıdan, yani seçilme biçimlerine baktığınız zaman, Türkiye'de cumhurbaşkanının, sadece "Temsil" görevi olduğunu sanabilirsiniz.
Yani yabancı dil bilen, sofra adabına yabancı olmayan, düzgün görünümlü bir kişi, yanında başı açık, iyi giyinen, düzgün davranışlı bir hanımefendi ile Çankaya'da oturduğu zaman sanki mesele halledilmiş olur.
Bu durum, Fahri Korutürk'te bir ölçüde gerçekleşti. Korutürk seçilmişlerle çatışmaya girmedi. Bunalımları Çankaya'dan izledi. 12 Eylül'ün habercisi olan muhtıranın bile, kendi görev süresinin sonuna ertelenmesini sağladı.
Ahmet Necdet Sezer ise, Anayasa'nın kendisine verdiği yetkileri sonuna kadar kullanan ve adeta AK Parti iktidarının engelleyici değilse bile frenleyicisi gibi bir konumda. Ecevit'in başbakanlığı sırasındaki Çankaya Krizi de, onu Çankaya'ya gönderenlerde şaşkınlık yaratmamış mıydı? Bence "Kim cumhurbaşkanı olacak" sorusunun cevabını, Cumhurbaşkanı seçiminden bir gün öncesine bırakmak yanlış.
Tayyip Erdoğan veya başka bir isim Çankaya'ya çıkmak niyetindeyse, bunu seçimden en az bir yıl önce açıklamalı. Adayların kişilikleri, siyasi eğilimleri, özel yaşamları kamuoyu önünde tartışılmalı. Kim ne kadar yıpratılacaksa yıpratılmalı.
Bu yıpratma ve hoşnutsuzluk sürecinin, o kişi cumhurbaşkanı olduktan sonra gerçekleşmesi ne akla, ne mantığa, ne de siyasetin gereklerine uygundur.
Erdoğan cumhurbaşkanı olmak ister mi bilemiyorum. Burası neticede "Başbakanlık Sistemi" ile yönetilen bir ülke. Turgut Özal'ın, kendisine saygı göstermeyen başbakanlar koltuğa oturduğunda neler çektiğini hiç unutmayalım.
Bir başka deyişle herkes cumhurbaşkanı olabilir ama ancak siyasi gücü olan insanlar başbakan olabilir Türkiye'de.
Erdoğan başbakanlığın kıymetini bilmelidir.