Tam "Muhalefetli siyaset"i unutmaya başlamıştık ki TBMM'deki Bütçe görüşmeleri yetişti imdadımıza.
TBMM kürsüsündeki konuşmacıları dinlerken Cahit Sıtkı Tarancı'nın o müthiş "Ölümden Sonra" şiirini hatırladım:
"Öldük, ölümden bir şeyler umarak.
Bir büyük boşlukta bozuldu büyü.
Nasıl hatırlamazsın o türküyü,
Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü,
Alıştığımız bir şeydi yaşamak.
Şimdi o dünyadan hiçbir haber yok;
Yok bizi arayan, soran kimsemiz.
Öylesine karanlık ki gecemiz,
Ha olmuş ha olmamış penceremiz;
Akarsuda aksimizden eser yok"
Muhalefetsiz siyaset de, "Siyasetin ölümü" gibi bir şey değil mi?
Ha akarsuda aksinizden eser olmamış, ha akarsuda sadece iktidarın aksi olmuş...
Burası İngiltere olmadığına göre "Kraliçe'ye sadık muhalefet" beklememiz tabii ki imkansız. Ayrıca hepimiz biliyoruz ki dilin de kemiği yok. Bir de siyaseti ölümkalım meselesi gibi görme alışkanlığı var genlerimizde. İktidarın cicim ayları da (Veya yılları) artık bitmeye başladıysa, "Alıştığımız siyaset"i yaşamaya başlamamız kaçınılmazdır.
Sürekli parti dışı muhalefet ve sürekli parti içi iktidar lideri Deniz Baykal geçmiş 40 yılda yaptığı benzer konuşmalardakinden daha sert olanını yapmak için gereken bütün hüneri sergileyip, alıştığımız siyasetin canlandırılmasına katkıda bulundu yine. Bu defa CHP'nin 6 Ok'undan "Milliyetçilik"i yayına yerleştirip, Erdoğan'ı nişanladı. Baykal, kürsünün arkasında yazılı "Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir" yazısını göstererek, şöyle dedi:
- Hangi millet bu? Adı var mı bu milletin? Onun adını merak ediyorsan, Anayasa'ya bakarsın; tatmin etmiyorsa, Kuvayı Milliye'ye, 70 yıllık geçmişimize, Türkiye'nin milli mücadelesine bakarsın. Bütün bunları kavrayamadıysan, sana yazıklar olsun. Sen bu anlayışla devam edersen, Türkiye'nin başına çok iş açarsın.
Alıştığımız siyaseti canlandırmak için Baykal'dan geri kalmamaya çalışan Erkan Mumcu da, açıkçası çok başarılıydı. Bazı cümlelerini birlikte hatırlayalım:
- Sizden önce para baronlarının rızasıyla kurulan, içeride güçlü ekonomiye geçiş programı denilen programın harfiyen kölesi oldunuz, bekçisi oldunuz. Siz bu devlete borç verenlerin çıkarlarının bekçisi oldunuz.
- Sizden öncekilerin kurduğu haram sofrasına oturdunuz şimdi de kalkmak bilmiyorsunuz. İktidardaki arkadaşların ve onların arkadaşlarının servetleri kat be kat arttı. Hayır mı diyorsunuz? Millete karşı erdemli bir tutum gösterin ve mal beyanlarını şeffaflaştırın. Servetleri yüzde 20'nin üzerinde artan herkes, Başbakan, bakanlar, yakınlarının, eşlerinin ve çocuklarının mal varlıklarını kalem kalem izah etsin. Gelin ak partinizin ak yüzünü teşhir edin.
Evet... Görüldüğü gibi siyaset canlanıyor. Bu canlanmaya Başbakan Erdoğan'ın da gereken katkıyı gösterdiği, TBMM kürsüsünde söyledikleri örnek verilerek kanıtlanabilir:
Başbakan Erdoğan da Baykal'ı hedef alarak şunları söyledi:
- Ülkenin başbakanına 'adam' dersiniz, akla hayale gelmeyecek ifadelerle saldırırsınız, bunlar yakışır. Başbakan bir şey söylediğinde yakışmaz. Dünkü grup toplantısında neler konuştuğunuzu dinledik. Benim Türklüğümle oynamaya ve başka taraflara çekmeye hiçbirinizin hakkı yok.