Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, iktidarının ve partisinin üst kimliğini neden "İçki Yasağı" üzerinde oluşturmak istiyor, nedenini anlamak mümkün değil.
Erdoğan dün partisinin MKYK toplantısı öncesinde gazetecilerin sorularına cevap verirken yine Anayasa'nın 58'inci maddesini hatırlatmış. Bu madde bilindiği gibi şöyle diyor:
-Devlet, istiklal ve Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müspet ilim ışığında, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda ve Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetiştirme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirler alır. Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.
Düşünün ki bu maddeyi bazıları "Altüst kimlik" tartışmalarının Anayasa'ya aykırılığını kanıtlamak için kullanıyor. Hatta bazıları "Müspet İlim" ile "Din Eğitimi" arasındaki çelişkiden hareketle, AK Parti çekirdeğinin düşüncesini "Şeriatçı" biçiminde damgalıyor.
Sonra da Erdoğan, 58'inci maddenin bir bölümünü alıp, AK Parti'nin üst kimliğine "Yasakçı" etiketi yapıştırılmasına sebep olacak açıklamalar yapıyor.
Sanki "Devlet" gençleri tinercilikten kurtarmış da, şimdi sıra alkollü içkileri yasaklamaya gelmiş.
Ne demiş dün Erdoğan:
-Belediyeler bir devletin kurumudur. Anayasanın 58'inci maddesinin gereğini belediyelerin yerine getirmesinden daha tabii bir şey olamaz. Trafikte en büyük kaza sebebini araştırdığımızda yüzde 80'in alkollü araç kullanımından olduğunu görürsünüz. Kaldı ki yani içki almak isteyenler belediyenin dışındaki tesislerden gidip alabilirler. İlla belediyede mi bunun olması lazım? Belediye bir devlet kuruluşu olarak hiçbir zaman kötü örnek olmaması gerekir. Onun için de Anayasanın 58'inci maddesinde bununla ilgili devlet gerekli tedbirleri alır. Belediyelerimiz de Anayasanın emrinin gereğini yerine getiriyorlar. Bu tartışma konusu olmaktan çıkarılmalıdır.
Erdoğan AB müzakereleri dolayısıyla sürekli katıldığı toplantılarda Avrupalı liderlerin durmadan bir şeyler için her kadeh kaldırdıklarında acaba hep "Bunlar muhtemel trafik suçluları" diye mi baktı onlara?
Sen inancın gereği veya sağlık endişeleri ile içki içmezsin. Buna da kimse bir şey diyemez. Nitekim şimdiki ABD Başkanı Bush bir döneme kadar dipsoman derecesinde akşamcıymış. Şimdi tövbe etmiş. Ağzına içki koymuyormuş... Ama içkiyi "Devlet kuruluşu" diyerek belediye tesislerinde yasakladığın anda iş değişir. O zaman birileri de "Kamusal Alan" diyerek üniversitelerde başörtüsünü yasaklar. Ağzını açamazsın.
Benim de yaşadığım Beykoz'un Belediye başkanı Muharrem Ergül, AK Partili. Buna karşı Beykoz Belediyesi'nin işlettiği BEYTAŞ tesislerinde Boğaz'a karşı balığının yanında rakısını yudumlamak isteyenlere, rakı da şarap da servis ediliyor. Muharrem Ergül geçenlerde Hürriyet'e verdiği demeçte şöyle diyordu:
-Yarın Boğaz'a gelen insanlara birileri 'Sadece şu balığı, şu salatayı yiyeceksiniz' diyebilir mi? İstanbul'a geçen yıl 3.5 milyon turist geldi. Beykoz turistlerin yoğun olarak geldiği bir yer. Gelenlere, 'Şişeleri cebinizde getirin mi' diyeceğiz. Şayet içkili yerleri yapmazsanız, parklar, bahçeler, deniz kıyıları sarhoş dolar. Çünkü toplumun bu da bir ihtiyacı ve bu ihtiyacını bir yerde görecek. Dikkat ediyorum, içkili yerler azaldıkça sokaklarda, çocuk parklarında, korularda içki içen insanların sayısı artıyor.
Yani mesele alkollü içki değil. Mesele birilerinin kendi inançlarına veya dünya görüşlerine göre, kendileri gibi olmayanlara bir şeyleri yasaklaması. Yasakları delip iktidar olan AK Parti'nin üst kimliğini "Yasakçılık" üzerine oturtmaya çalışmasını ise anlamak çok zor.