Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesine konuşan Danimarka Başbakanı Rasmussen, Türkiye ile üyelik müzakerelerinin yeni başladığını hatırlattıktan sonra şöyle demiş:
- Türkiye 80 bin sayfalık müktesebatı üstlendiğinde ve bunu kendi hukuk sistemiyle toplumuna aktardığında Avrupalı bir Türkiye'den söz edeceğiz. Türk toplumu 15 yıl sonra muhtemelen bugünkünden çok farklı olacaktır.
Rasmussen'in 15 yıl sonrasına dönük bu tahminini, acaba biz Türkler de paylaşıyor muyuz?
Gerçekten 15 yıl sonra Türk toplumu bugünkünden çok farklı olacak mı?
Rasmussen'in "Farklı olmak" kavramını hangi içerikle değerlendirdiğini tabii ki bilmiyorum. Ben bunun yerine "İleride olmak" veya "Daha gelişmiş olmak" gibi ifadeler içinde anlatırdım Türk toplumunda gerçekleşmesi beklenen değişimi.
Yakın tarihin deneyimlerinden de biliyorum ki, AB'ye üye olan ülkelerin toplumları eskisinden çok farklı değil. Ne İspanyollar, ne İtalyanlar, ne Yunanlılar kendi özlerinden uzaklaştılar. Fransızlar yine Fransız, Almanlar yine Alman. Hatta İngilizler eskisinden daha fazla İngiliz.
Bu ülkelerdeki siyasi yapı ve davranışlar da değişmedi.
Ama bu ülkelerin devletleri, hukuk anlayışları, ticaret ve rekabet alanındaki anlayışları değişti. "AB Müktesebatı" diye adlandırılan mevzuat, güvenlikten çevre korumaya, adalet sisteminden hak ve özgürlüklerin öncelikli olmasına kadar uzanan alanlarda, büyük değişiklikler gerçekleştirdi.
Biz de "AB Müktesebatı"nı kabul edip bunları uyguladığımız ve tam uyumu sağladığımız zaman, bugünkünden çok ileride olacağız. Okullarımız da, hastanelerimiz de, kentlerimiz de, değişecek. Devlet ve idare sivilleşecek. Adalet sistemi AB hukukunu benimsemiş olacak.
Aslında bu değişimin ilk belirtileri şimdiden sergilenmekte değil mi?
Gümrük Birliği'ne girdiğimizden beri, ticaret ve sanayideki değişimi gözlemlemiyor muyuz? "Tüketici Hakları" kavramına artık yabancı değiliz mesela.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne kişisel başvuru hakkını kabul ettiğimizden bu yana, ulusal yargımızı, daha üst bir evrensel yargının yargıladığını görmüyor muyuz? Özgür düşünceyi tehdit eden her türlü eylemin veya yargı kararının ertesinde, bunların failleri endişe içinde "Avrupa buna ne der" diye beklemeye başlamıyorlar mı?
Kesinlikle 15 yıl sonra Türkiye her alanda bugünkünden daha gelişmiş ve daha ileride olacak.
Ancak "Farklı" olmayacağız.
Bireysel davranışlarımızda da, toplumsal ilişkilerimizde de, bundan 100 yıl önce nasılsak yine öyle olacağız. Eğer müktesebat veya mevzuat toplumları farklılaştırsaydı, bunu 1926'da kabul ettiğimiz "Medeni Kanun" ve daha sonra iktibas edilen Avrupa kanunları gerçekleştirmez miydi?
Veya sosyal demokratlarımız "Sosyalist Enternasyonal"e üye olunca tek parti dönemi söylemlerinden mi vazgeçtiler ki? Fransa'nın sosyalistleri ile faşistleri AB Anayasası'na hayır demek için ittifak oluştururken nasıl Fransızlıklarını sürdürdülerse, bizde de şimdi olduğu gibi öyle kalacaktır durum.