Epeydir ortalarda görmediğim bir tanıdığımla karşılaştık.
Hoşbeşten sonra, "Ne yapıyorsun, nerelerdesin?" diye sordum.
Durdu. Gözlerinden karanlık bir bulut geçti sanki.
Ardından işini sorduğumu sanarak hızla toparlanıp gülümseyerek cevap verdi: "Şu sıra çalışmıyorum. Artık başkasının yanında çalışmak yerine kendi yerimi açmak istiyorum."
Sevindim. Ben "bu işi çok iyi kıvırırsın" demeye hazırlanırken, sözümü kesti: "Ama imkânsız. Bir yer açmak o kadar masraflı ki ben asla altından kalkamam."
Anladım ki, zihninde gerçeklerle hayaller birbirleriyle kapışıyordu ve o da bir süredir hayallerinin yanında saf tutuyordu.
Oysa bu kavganın asla değiştiremeyeceği bir şey vardı: İşsizdi. Acilen çalışmaya ihtiyacı vardı.
Vedalaşmadan önce "dua edelim, tez zamanda istediğin olsun" dedim ama sözlerime "sen yine de bir yere gir, o arada plan yapar, para biriktirirsin!" gibi bir şeyler ekleyemedim.
Çünkü bunları söylemek takır tukur bir his verdiği ve kabalık yapma korkusuna yol açtığı için insan susuyor.
***
"
Hayallerinin peşinden koş" söylemini; "
hayal et, hayallerine sahip çık, bir gün mutlaka gerçekleşir" inancını pohpohladık durduk!
Tümüyle yanlış mıydı? Hayır!
Ama suyunu çıkardık! Özellikle de biz, yani medya.
Hafta sonu eklerini ve dergilerini "
hayal üretim merkezleri" haline getirdik.
Ergenlerin prenses masallarını yetişkinlere vaz eden reklam filmleri yaptık. Hepsi de iyi sattı, doğrusu.
Sonunda ne oldu?
Gençken kışkırtılan ucu bucağı olamayan hayaller, 30'lu yaşlarda
asla gerçekleşemeyecek projelerin çöplüğüne dönüştü.
Herkesin dizleri yara bere içinde, çünkü hayallerinin peşinde koşanların çoğu yere kapaklanıyor.
***
Geçenlerde
Peter Stromberg adında Amerikalı bir antropologun bloguna bakıyordum: "
Kendinize bir iyilik yapın, hayallerinizi yatak odanızda bırakın" başlıklı bir yazısı dikkatimi çekti.
O da çocuklarına "istersen, olur!" diyen ebeveynlerden gına getirmiş.
İstemenin sonu yok çünkü ama yapmak bambaşka bir şey! O çocuklar sonra "
köşe"ye kadar yürüme sabrını göstermeyen ama sürekli "
köşeyi dönme" hayalleri kuran yetişkinlere dönüşüyor.
Stromberg şunu öneriyor: "
Hayallerinizin değil, yetenek ve imkânlarınızın peşine düşün, başaracaksınız!"
Haksız mı? Ne dersiniz!