Bazen umutsuzluğa sürükleniyorum!
Yok! Dünya siyaset sahnesinden, Ortadoğu'dan, barış sürecinden veya toplumsal yapımızın hücrelerine girmiş ayrımcılık virüsünden söz etmiyorum.
Beni umutsuzluğa yönelten şey "Yeni çocuklar"ın ruh hali ve davranışları.
İlerde nasıl bir toplum oluşturacaklar acaba? Bu gemi azıya almış bencillik rüzgârından, bu şiddete meyyal ve şımarık çocuklardan nasıl bir dünya çıkacak?
***
Belki de onları değil, asıl
anne babalarının ruh halini mercek altına almak gerekiyor.
Asıl problem orada!
Hani geçen gün
Günaydın'da
Öncel Öziçer yazmıştı... "Ben kendi gözümle her gün görüyorum bu ebeveynleri ve sevimsiz çocuklarını" diyordu Öncel ve ekliyordu: "Her gün
Alaçatı sokaklarında geziyorlar.
Çocuklarının eline taşı verip kedilere nişan aldıranlar mı, dersiniz; yoksa '
korkma evladım, bak, tekme at, sana bir şey yapmaz' diyerek
uyuyan köpeği tekmeleyen mi?"
Gerçekten de
Alaçatı, Bodrum gibi yerlerde bu türden manzaralara çok rastlanıyor ve insanın tepesi atıyor.
Çünkü buralarda insanlar sadece kılık kıyafette değil,
sosyal davranış kalıpları bakımından da
fazla rahat tercihler yapıyorlar.
Küstahlık, eziklik, eğitimle gerçekleşen cehalet, korkunç bir vurdumduymazlık ve kabalık... Bütün
defolar sırıtıveriyor.
***
Ben de böyle bir kasabadan başka bir sahne anlatayım...
Bir kafe. Tam karşısında da manav var.
İki genç anne bir masa seçip kahvelerini söylerken sohbetlerini hiç kesmiyorlar.
Belli ki, sık gidip geldikleri bir kafe.
Yanlarında
yaşları yedi sekiz civarında iki de oğlan çocuğu var. Pek düzgün görünümlü çocuklar.
Ama ilginçtir, kadınları görünce manavın yüzü kararıyor. Az sonra bunun nedeni anlaşılıyor! Manav dükkânından içeri girdiği anda
çocuklar ok gibi fırlayıp kavunları tezgâhtan yere fırlatmaya başlıyorlar. Basit bir oyun gibi yapıyorlar bunu.
Anneleri mi merak ettiniz? Yere çarpıp dağılan kavunlara bakmıyorlar bile!
Manav küfür kıyamet dışarı fırladığında ise "
Aman, büyütmeyin canım! Çocuk işte!" diye bozuluyorlar.
***
Bana öyle geliyor ki...
Çocukları seviyor ama onlarla gerçekten
ilgilenecek gücü kendimizde bulamıyoruz.
Hatta belki de bu çocuklar çaresizler...
Çünkü kötü yanlarımızı alıyor ama
iyi yanlarımızı arayıp bulamıyorlar! Bu küçük yaşta
böylesi şiddet duygusu, bu kadar
büyük can sıkıntısı ve küstah bencillik boşuna gelişmiş olamaz, değil mi?
Ne yapıyoruz biz bu çocuklara!