Şu sıralar asıl ilgi alanlarımdaki kitapları bir yana bırakıp TESEV Başkanı Can Paker'in anılarını anlattığı "Geriye Bakmak Yok"u okuyorum. İyi gazeteciliği her zaman parmak ısırtmış genç arkadaşım Fatih Vural'ın hazırladığı kitap Paker'i merkez alarak o kadar çok şey anlatıyor ki...
"Beyaz Türkler"in zihin dünyası, bütün farklılıklarına rağmen her zaman bir aile olarak kalan büyük sermaye, AB macerası, sivilasker bürokrasinin baskın gücü ve 2002'den sonra AKParti'yle başlayan "Yeni Türkiye" süreci ve Soros'la yolların ayrılması...
Gündelik hayattan ve çarpıcı anılarla hepsi orada!
Tabii beni yine detaylar çekiyor. Mesela rahmetli Birand'ın vefatından 4 gün önce Bakan Davutoğlu'nun da katıldığı davetten çıkınca Can Paker'i arayıp "İyi ki çağırdın beni, ne çok şeyi yanlış biliyormuşum, çok şey öğrendim" dediği olay... Benim takıldığım yer ise Can Paker'in olayı anlatırken "Birand, Davutoğlu'nun yanına oturdu, diğer gazeteci arkadaşlarımız entelektüel yorumlar yapıp bakana akıl verme yarışına girerken, o tamamen bilgi edinmeye, haber almaya çalıştı" diyerek vurguladığı noktaydı.
***
Sanırız ki,
siyasetçileri alttan alta küçümsemek, konularında uzman olsalar bile
yeterince bilgili görmemek tavrı sadece
atanmışlara özgüdür.
Hayır!
Medyanın önde gelenleri de, hatta bir parça okumuş yazmış olduğu için bütün dünyayı çözdüğüne inanan insanlar da siyasetçilere akıl vermeye bayılır. Bu inanç yıllar boyu bize "
resmen" enjekte edilmiş ve içimize işlemiştir.
Böylece gün gelip
seçilmiş hükümetlere müdahale edildiğinde, o hükümeti savunmuş köşe yazarları ve medya yöneticileri bile hem müdahaleyi hem de kendi çark edişlerini içlerinden şöyle diyerek meşrulaştırırlar: "Eh, uyarmıştım onları! Beceriksizlik ve bilgisizliğin sonu budur maalesef!"
Yönetici seçkinleri kalıcı, seçilmiş siyasetçiyi geçici gören bir talim terbiyenin çocuklarıyız nihayetinde!
Dünya ve Türkiye değişiyor.
Sosyolojik zemin farklılaşıyor.
Fakat siyasetçinin "
ehliyeti"nden kuşku duyan demokrat aydın(!) karakteri yine de ayakta kalıyorsa, bundan!
***
"
Geriye Bakmak Yok" çok şey anlatıyor dedim ya... Yine de kitabın pek vurucu bir "
ana fikir" ortaya koyduğunu söyleyebilirim.
O da şu:
Cumhuriyet kuşakları hayallerinde bir ülke kurdular ama gerçek ülkeyi tanımakta zorlandılar.
Çünkü gerçeklere karşı kördük. Sadece kendi istediklerimizi görmek için baktık!
Düşünebiliyor musunuz?
Onca yıl Henkel, Tüsiad, Tesev, onlarca sosyal araştırma, siyaset çabasından sonra değil...
Ancak iki ay önce "
Akil insanlar"a katılıp doğuda halkla yaptığı görüşmelerden sonra şunu diyor Can Paker: "
Ben Doğuyu tanımamışım."