Beylik ve minik bir anket.
Tabii o malum soru da var: "Yeniden dünyaya gelseniz ne olmak istersiniz?"
Bana soruyu soran delikanlının gözlerinden okudum; "yine köşe yazmak isterdim" falan diye cevaplayacağımı sanıyor.
Yaygın bir tavır bu, malum.
Narsisizm, egosantrizm, kibir, hatta şapşallık bir araya geliyor ve birçok kişi soruyu böyle cevaplıyor: "Şimdi ne yapıyorsam, yine onu yapardım."
Haydi be! Soru zaten azıcık eğlence olsun diye soruluyor; biraz eğlen değil mi?
Üstelik manidar bir soru; bir başka yolu, başka tercihleri düşündürüyor.
Dikkat kesilmiş cevabımı bekleyen delikanlıya dönüyorum: "Yeniden dünyaya gelmek istemezdim ama ille de geleceksem, ucuz lokallerde çalan sıradan bir gitarist ya da piyanist olmak bile yeter de artardı!"
Biraz şaşkınlıktan sonra ikinci soru geliyor.
"Sizin için talih nedir?"
Eyvah, çok sıkıcı sorular bunlar, diyorum ve sonra oturup ona Dr. Tony Cicoria'yı anlatıyorum.
***
Tony Cicoria 42 yaşında New York'lu bir ortopedi cerrahıydı.
1994 yılının yağmurlu bir gününde girdiği telefon kabinine
yıldırım düştü.
Olacak şey değildi hani!
Büyük talihsizlikti!
Cicoria yerde yatarken kafasını kaldırıp çevresinde mavi ışık hüzmeleri oluşan bedenine baktığını ve
"bittim ben!" diye düşündüğünü hatırlıyor.
Az sonra kalbi durdu. Hayata zor döndürüldü.
Yüzü yanmış ve sol tarafı felç olmuştu.
Neyse ki, birkaç hafta içinde toparladı ve taburcu edildi.
Fakat
daha önce hiç tanımadığı tuhaf bir dürtü onu rahat bırakmıyordu.
Sonunda piyano çalmayı öğrenmeye karar verdi. Zihninde öyle güçlü notalar uçuşuyordu ki, çok hızlı biçimde ilerledi. Üçüncü ayın sonunda hem piyano çalan hem de müzik besteleyen biri oluvermişti.
Yepyeni bir insandı Cicoria artık.
Yeni ve mutlu biri.
Neydi bu? Bilime sorarsanız, size teşhislerden, etiketlerden söz edecek!
Dr.Tony Cicoria nöroloji literatüründeki en şiddetli
müzikofili vakalarından biriydi.
Ben de onu Nörolog
Oliver Sacks'ın bir kitabı sayesinde tanımıştım.
Tabii şimdi isteyen wikipedia'da hakkında ayrıntılı bilgiler bulabilir, YouTube'dan
"Yıldırım senfonisi"ni dinleyebilir.
***
İlk başta gazetelerin minik haberlerinde
"talihsiz cerrah"tı
Cicoria.
Ya sonra?
Bana sorarsanız,
dünyanın en talihli adamlarından biri oluvermişti.
Ama kim sonra ne olacağını bilemeden kendisine yıldırım çarpmasını ister ve göze alabilir ki?
Talih üzerine bin bir yorum yapılmıştır.
Her mezhep, her felsefe ekolü, her yazar çizer ona ayrı bir anlam yüklemiştir.
Ama benim zihnimde hep
Şeyh Galib'in şu beyti dönüp durur: "
Tedbirini terk et, takdir hüdanındır/ sen yoksun o benlikler hep vehm ü gümanındır."