Havai fişek denen şeyin o şenlikli parıltısından tiksineceğimi söyleseler, inanmazdım...
Geceyi aydınlatan lazer ışık oyunlarının iğrenç bir manzara oluşturacağını hiç aklıma getirmemiştim...
Tahrir'den söz ediyorum.
Çarşamba gecesi Mısır ordusu yönetime el koyup Adeviye Meydanı'ndaki Mursi yanlılarının çevresini tanklarla çevirdikten sonra...
Zil takıp oynamaya devam eden, pek demokrat(!), pek muhalif(!) Tahrir kalabalığından söz ediyorum.
Yarım asrı geride bırakan ömrüm kalabalıkların nasıl hızla bayağılaşıverdiğini öğretmişti bana.
***
Fakat bu bayağılığı, bu liberallik şalına sarılmış
güç seviciliği saatler boyu ekrandan izlemek ne kadar feci bir şeymiş!
"
Devrim için Tahrir'de toplanmış, kazanmıştık; bu kez özgürlük için yine toplanacağız!" demişlerdi.
30 yıllık diktatörü göndermek az buz iş değildi.
Ama
kitleler zafer sarhoşluğuyla şımardığında, sağduyunun ortalıktan çekildiğini, sersemliğin alıp başını gideceğini herhalde hesaba katmamışlardı.
Belki de bunu hesaba katanların oyununa geldiler!
Sonuç tiksinçti...
Tahrir'de lazerler dans ederken
Adeviye meydanında muhtemel bir can pazarına karşı kefenler giyiliyordu.
Tarih,
diktatörü gönderen Tahrir defterini kapattı;
darbeyi güle oynaya karşılayan Tahrir'in defterini açtı!
Ey devrim romantizmiyle sarhoş olanlar...
Ey muhalefet etmeyi
meydan güreşi sananlar...
Şimdi silin bakalım alnınızdan bu kara lekeyi, silebilirseniz!