Ne zaman anlamlı bir konu, bir mesele gündeme gelse...
Birileri çıkıp ortalığı karıştırıyor. Sık kullanılan yöntem şu: Yalandan bir kavga çıkartılıyor ve kamuoyunun kafası bulanıyor.
Bir daha başa dönebilirsen, dön! Herkes tarafını seçip siperlerine yattıktan sonra bir şeyler tartışmışsın, ne fayda!
***
Örnek mi?
Nihayet bu yıl, 17 Aralık'ta...
Hz. Mevlana'nın protokollü, para ödeyip giren seyirciler önünde ve profesyonel semazenlerle anılamayacağı gerçeği kamuoyunca yüksek sesle dile getirilmeye başlanmıştı ki...
Bir baktık, "
Şeb-i Arus sadece Konya'da mı kutlanmalı, İstanbul ve Bursa törenleri yanlış mı?" sorusuyla ortalık bulandırıldı.
Mevlana'yı "filozof" zanneden tv gazetecileri de sırf heyecan olsun diye bu saçma tartışmaya gaz verince, meselenin "
öz"üne dönmek mümkün olamadı.
***
Bir başka sıcak örnek...
Adnan Menderes'in idam kararının iptal edilmesi için TBMM'ye yapılan başvurunun kabul edilmesiydi.
Süreç ilerlerse, çıkacak iptal ve iadei itibar kararının
meclis ve seçmen iradesi açısından sembolik değerinin çok yüksek olduğu açık. Fakat iki gündür tartışma başka boyuta sıçradı; "
O zaman Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının da kararı iptal edilsin" sesleri yükseldi.
Derken
Menderes döneminde Türkiye'nin NATO'ya ve Kore Savaşı'na girişi gündeme geldi.
Olay radikal bir siyaset tartışmasına dönüştü;
darbeciler tarafından asılan seçilmiş başbakana iadei itibar konusu arka plana itildi. Anlayacağınız
kamuoyu mikserleri gene istediklerini yaptılar.
***
Şunu bilmek gerek...
Sadece iktidar değil, toplumun bütün güç odakları gündemle oynuyor. Hem de her konuda.
Hazzını tattılar bir kere ve faydasını da gördüler!
Peki buna karşı ne yapılabilir? Birçok şey. Bunlardan biri de medyanın sunduğu gündeme uyup panik içinde helak olmaktansa...
Bu ülkeye dair hassasiyetlerimize bakarak
kendi gündemimizi oluşturmak ve o gündemi inatla, ısrarla takip etmektir.
Sakin ve derin bir bilgilenişin gücü hiç yabana atılmamalı!
Bireyseldir ama başlı başına bir
direniştir.
Özünde gayet
siyasal bir direniş!