Tuhaftır! Bizde fikri olan kişi bir başkasının da fikri olabileceğine inanmaz.
Hele başkasının fikri bir parça aykırıysa, iddialıysa ve kendisininkiyle taban tabana zıtsa, mutlaka bir bit yeniği arar.
Bizimle aynı fikirde olmayanın ya "satıldığı" ya da "kullanıldığına" inanma noktasına uzanmamız çok sürmez! Böylece artık başkasının ne dediğini ve ne yaptığını ciddiye alıp zihinde tartmak ve hesaplaşmak tehlikesi kalmamıştır.
İşte o zaman arkamıza uzanır ve rahat bir nefes alırız.
***
Mesela bir dizi somut ve tarihsel delil üzerine inşa ettiğin fikrini söylüyorsun.
Karşındaki bundan hoşlanmadıysa bir an bile düşünmeden "
sen böyle düşünüyor olamazsın ya da böyle düşünmekten bir çıkarın var" diyor.
Kibarca edebe davet ediyorsun...
Ya da "
peki senin beyninin yıkanmadığını nereden bilelim?" diyerek onu sarsmaya çalışıyorsun...
Kızıp köpürüyor.
Onun fikirleri
"doğru"ymuş! "
Doğru"dan anladığı da,
kafa konforunu bozmayan; büyük ya da küçük iktidar alanını hırpalanmayan, ezberini bozmayan derme çatma bir kanaat! O kadar!
***
Bu ucuz...
Bu toptancı ve tembel...
Ve insanı
insan yerine koymayan...
Düşünme ve inanma kapasitemizi
hiçleştiren bu berbat yaklaşım nasıl olmuş da
toplumun bütün kesimlerinde kendine bu kadar sağlam yer edinebilmiş!
Nasıl olmuş da beyin hücrelerimize bu kadar derinden nüfuz etmiş!
Bilemiyorum. Fakat asıl söylemek istediğim şu...
Sokaktaki insan bu ezberini sürdürebilir.
Ancak
siyasiler aynı ezbere başvurmaktan; kendilerine çok aykırı gözüken bir düşünce ve eylemi seçmiş olanları "
beyinleri yıkanmış" olarak görmekten vazgeçmeliler!
Kendimizden başkasının beynini "
yok" saymak
totaliter bakışın ilk adımıdır.
Ve insanı fena yanıltır!