Yapmayın şunu Allah aşkına!
O güzel gitar ve ney "intro"sundan ve bütün naifliğine karşın harika seslerle "bilmiyorum ne haldeyim, gidiyorum gündüz gece" dedikten sonra...
İşi bambaşka yere çekip...
Bu toplumun derinlerine işlemiş bir türküyü bozup değiştirip...
"Hizmetteyim gündüz gece" diye söylemenin ve Âşık Veysel'in de kemiklerini sızlatmanın ne âlemi vardı?
Nasıl oluyor da türküler, şiirler bu kadar kolayca çarçur edilebiliyorlar?
***
Tamam! Bu tür işlerin, hizmetlerin meşakkatli işler olduğunu biliyoruz.
Türk Telekom'un finans bölümünden bir çalışanının çalarak, iletişim hizmetlerinden bir başkasının söyleyerek ekrana gelmesi, falan...
Bunlar da hoş şeyler! Hepsi tamam!
Ama kurum çalışanlarını onurlandıracak, bir yandan da reklamını yapacak diye
güme giden türkünün sözlerindeki anlamı şöyle bir tartıp bir daha düşünmeye var mısınız?
"
İki kapılı bir handa Gidiyorum gündüz gece" diyor
Âşık Veysel.
Ekranlara gelen şarkı ise kurumun sektördeki "
liderliği"nden söz ediyor.
Pes vallahi!
***
"
Uykuda dahi yürüyom
Kalkmaya sebep arıyom
Gidenleri hep görüyom
Gidiyorum gündüz gece" diyor
Âşık Veysel.
Of ki of! Öyle telekomünikasyon işi gibi bir şey değil sözünü ettiği! Biliyoruz değil mi?
En başta "
Uzun ince bir yol" deyiminin işaret ettiği "
hakikat" reklamlara konu edilmeyecek kadar değerli ve derin.
"
Menzile yetişmeye gitmek"ten söz ediyor
Âşık Veysel! Hayatımızın menzilinden...
Elinizi kalbinize götürüp söyleyin, bu sözleri bozmaya, değiştirmeye değer miydi?