Yoksul komşuya sabah kahvesine gidip hiç durmadan ve ballandırarak zenginliği anlatan...
Orta halli okullarda, düşe kalka okuyan çocuklarının güzel geleceğinden yine de umudunu kesmeyen annelere sürekli başkalarının çocuklarının seçkin okullarını ve kazandıkları başarıları hatırlatan...
Kadınlar...
Kendi mutsuzluğunu ya ağır ahlakçılık ya da pespaye bir eğlence düşkünlüğüyle örtmeye çalışırken çevresindekilerin hayatını dedikoducu bir bıçakla deşip duran...
El kadar çocuğuna "aşkım...aşkım!" diye seslenen ve prens muamelesi yapan ama başkalarının çocuklarını garip bir kötücüllükle itip kakan...
Kadınlar...
Kendi soyunu sopunu, ailesini, pastasını, çöreğini; hatta diyetini, egzersizini ve kırık dökük bilgilerini pek mühim addedip başka kadınları; özellikle de kendisine benzeyenleri aşağılayıp duran...
Facebook'a, Twitter'a girince o süslü püslü fotoğraflarının yanına en ağır, en zalim nefret cümlelerini yazmaktan çekinmeyen...
Kadınlar...
Evet! Onlardan söz ediyorum.
Orta sınıfın haset, nisbet, rekabet cephesinde bütün enerjileriyle saf tutan kadınlardan...
Ne kadar çoklar!
Hep böyle miydiler? Yoksa popüler kültür ve yeni toplumsal ilişkilerin bir sonucu mu bu manzara?