Özgürlüğünü kaybetmek, "içeri" tıkılmak büyük cezadır. Cezaevleri bunun için vardır.
Yoksa suçlular insanlıktan çıkarılsınlar diye değil!
Peki devletin bunu anlamaya niyeti var mı? Hani demokratik siyaset ve uluslararası hukuk gibi bağlayıcı nedenler olmasa, devletin cezaevine atılan yurttaşını insanlıktan da atılmış saymaya daha yatkın olduğunu söyleyebiliriz.
Ya toplum?
En derin geleneklerinde hücreyi medrese sayan, çağlar boyu mahpushane türküleriyle içlenen bir toplum nasıl oldu da cezaevlerindeki kötü koşullara duyarsız hale geldi?
Belki bir başlangıç olarak, şunu söyleyebiliriz...
Özgürlüğün değerini ve hakkını vermeyi öğrenememiş, kafasını sadece güvenlik endişesine takmış bir toplumun tutuklu ve hükümlülerin haklarını anlaması imkânsızdır.
***
Yine de, biliyorum ki,
Urfa'da 13 mahkûmu diri diri yakan ateş hepimizin içini derinden dağladı.
Şimdi durup düşünmek gerek.
Bir yıl içinde ne çok hapishane rezilliği yaşandı! Ne çok acı, ne çok ihmal, ne çok zulüm ortaya bir bir döküldü!
Bunlar tesadüf olabilir mi?
Hepsini bir yana bırakın...
Urfa E Tipi Cezaevi için insan hakları örgütleri daha yeni uyarılarda bulunmadı mı? Kapasitesinin üç misli insanla doldurulan bir cezaevi düşünebiliyor musunuz?
Milletvekili
İbrahim Binici 6 ay önce bu cezaevi için "
sabır sınırları aşılmıştır, hak ihlalleri isyana dönüşmeden önlem alınmalıdır" dememiş miydi?
Ne olacak şimdi?
"Tutuklular kendi aralarında kavga etmişler, yazık oldu" denilip bu dosya da zaman içinde kapatılacak mı?
Bunu kabul edemeyiz.
İnsanca yaşamayı isteyen her toplum bilir ki,
"içerisi" ile
"dışarısı" birbirinin aynasıdır.
Biri kötüyken, diğeri iyi olamaz.
Birinde zulüm kol geziyorsa, diğeri barış içinde yaşayamaz.