Sabah saatleri, ekran açık!
Popüler bir tv kanalının çok sevilen sunucusu bir "ilişki koçu"nu ağırlıyor.
Evlilik konusunu konuşuyorlar.
Zaplamaktan vazgeçip izlemeye başlıyorum.
Bir evliliği ayakta tutmak için neler yapmak gerekir? Neden günümüz evlilikleri eskiler gibi değil, neden ayakta kalmakta zorlanıyorlar?
Bu sorular havada uçuşuyor ve "koç"umuz hiç istifini bozmadan, büyük bir özgüven içinde şu tavsiyelerde bulunuyor: "Çiftler birbirlerinin hep pozitif taraflarını görmeye çalışmalılar; negatifte kalmamalılar!"
Programın ünlü sunucusu da Nişantaşı ve Alsancak kültüründen süzülmüş "insanın karması" gibi deyimler kullanarak "ilişki koçu"nun söylediklerine katılıyor. (Ne? Sakın "karma"nın Sanskritçe bir kelime olduğundan; Budizm'den, Hinduizm'den, Jainizm'den dem vurmayın! Malum, ansiklopedik bilgilerle hayatın "gerçekleri" bazen hiç uyuşmuyor!)
***
Sözüne saygı duyulan "
büyükler"in tarihe karıştığı...
Uzman psikoterapistlerin mesleki bilgilerinin cılız, dillerinin kupkuru kaldığı...
Bir toplumda...
Ortalığı nevzuhur "
yaşam koçları"nın doldurmasına şaşmamalı!
Öyle bir dünya kurulmuş ki, alan memnun, satan memnun!
Neymiş! Evlere şenlik bir
uyduruk fikirler resmi geçidiyle karşı karşıyaymışız! "
Negatif"
, "
pozitif" gibi kavramlar gitgide daha naylonlaşıyormuş!
Tamam! Doğru!
Ama daha ötesini talep eden var mı?
Zaten bir evlilikte işler kötü gidiyorsa, taraflar ya "
günah çıkartıp" bir an önce ferahlamak istiyor ya da
gerçekle yüzleşme anını biraz daha ötelemeyi tercih ediyor.
***
İşin ilginç yanı, medyada konu tartışılırken hemen
eski evlilikler, yeni evlilikler kıyaslaması yapılıyor ya... Toplum da bu bakış açısını benimseyiverdi.
Genel kabul gören soru şu: Eski evlilikler ölünceye kadar sürüyormuş, şimdikiler çarçabuk bitiyor. O halde
eski evlilikleri model almak günümüz için çare olabilir mi? Tabii tuhaf bir nostaljiye de kaynaklık ediyor bu yaklaşım.
Mesela
aşk nedir bilmeyen dedelerimiz, büyükannelerimiz eğer yaptıkları kontrata bir parça zarafetle bağlı kalmış ve birbirlerine saygı duymuşlarsa, hemen onlar için bir hikâye uyduruyoruz: "
Deli gibi âşıklarmış birbirlerine!"
Ah! Bir de hikâyeye uymayan o anılar yığınını kolayca unutabilsek!
***
Elbette
eski evlilikler farklıydı!
Çünkü
eski hayatlar da farklıydı!
İş güç böyle değildi; evler böyle değildi; sokaklar böyle değildi,
yalnızlık ve özgürlük kavramları bugünküyle aynı anlam ve duygulara tekabül etmiyordu...
En önemlisi
hayaller ve arzular böyle değildi!
Yani sadece evlilikler değişmedi, hayat tarzımız bütünüyle değişti!
İşin özeti şu..
Günümüz evliliklerini anlamak ve sorunlarına samimiyetle çare aramak gibi bir derdimiz varsa eğer...
Yeni hayat tarzımızla yüzleşecek cesareti göstermek zorundayız.