Acılarımızı karşılıklı olarak unutmaya çalıştığımız sürece barış gelmeyecek... Unutmak imkânsız, barışmak mümkün oysa!
***
Silahların öldürmeye gücü vardır ama savaşı sürdürmeye gücü yoktur! Her zaman bunu yapan kelimelerdir. Kelimeler korkunçtur! İnandıran, meşrulaştıran, coşturan, gururlandıran kelimeleri savaşın elinden çekip alabilseydik, silahlar çok kısa sürede susardı.
***
Hınç... O bağımlılık yapan tehlikeli uyarıcı! Nafile tutku!
***
Bir yalnızlıktan kaçanlar vardır, bir de yalnızlığına kaçanlar... Tümüyle farklı iki ayrı kişilik yapısıdır bu.Tabiiyalnızlığına kaçanlar ile "yalnızlığa mahkûm" olanları birbirine karıştırmamalı!
***
Kuytu köşeler, hücreyi andıran odalar, battaniye altına saklanmış sıkıntı dolu uykular... Bunların "yalnızlığın saltanatı" ile ilgisi yoktur. Yalnızlık meydanlara çıktığında ve kalabalığa karıştığında sever kendini!
***
Bazen düşünürüm de, ilk arkadaşım yalnızlığımdır benim, ilk sevgilim de... Öylesine somut ve elle tutulur bir şeydir sanki! Şimdi gel de Pinhani'nin o güzel şarkısını hatırlama! "Şimdi senle beraber olsak da/ çıkartamazsın, çünkü o senden eski/ bu yalnızlık içime işlemiş/ çıkartamazsın çünkü o benden biri."
***
Aman sakın! Yalnızlıktan bir sevgili gibi söz eden herkesi hayat kaçağı mızmızlarla aynı kefeye koymayın! Benim "yalnızlık" dediğim en derininde "yerinden yurdundan uzaklığını" bilmektir. Can sıkıntısı değil, gizliden gizliye hasrettir.
***
Sokak çocuklarını yok saymak artık imkânsız. Ama bir de
sokaktan eve girmek istemeyen çocuklar var. Onlara dikkat ediyor muyuz? Pek sanmam. Daha çok yoksul mahallelerde akşamüstlerinin alacakaranlığıyla çıkıyorlar ortaya. Kendilerine sırtını dönmüş zengin bir sitenin arka duvarına yaslıyorlar gencecik bedenlerini ya da yeşili çoktan solmuş bir halı sahanın tel örgülerinin dibine çöküyorlar. On beş, on altı, en çok 19 yaşındalar. Üst başlarının kendilerine hiç benzemeyen orta sınıf akranlarından bir farkı yok. Ama araba farlarına yakalanan gözlerindeki kaçak öfke parıltıları ve geleceksizliğin buğulu bakışı var ya, işte bu tümüyle onlara özgü...
***
Yaza veda ettik! Tam o gün bardaktan boşanırcasına yağmur yağdı kasabaya... Dönüş yolunda Ahmet Hamdi Tanpınar'ın şiirini içimden mırıldanıyordum:
"Ne güzel geçti bütün yaz/ Geceler küçük bahçede.../ Sen zambaklar kadar beyaz/ Ve ürkek bir düşüncede.../ Sanki mehtaplı gecede/Hülyan, eşiği aşılmaz/ Bir saray olmuştu bize."