Hüsnü Mübarek ve oğullarının yargılanışını bütün dünya "canlı yayın"dan izledi.
Düşünün...
Devrik diktatör kendi adını taşıyan polis akademisinin salonundaydı.
Ve bizzat kendisinin siyasi davalar için Mısır adalet sistemine soktuğu demir kafesin içindeydi.
Manzara bu kadar ibret vericiydi!
Ama itiraf ediyorum ki, bu sahneyi uzun boylu izlemeye dayanamayıp tv'yi kapattım.
Mısırlı olsaydım elbette en ince ayrıntısına kadar olup biteni takip etmekten kendimi alamazdım.
Sanırım birçok Mısırlı gibi ben de cep telefonumdan "savcının konuşması kulağıma tatlı bir müzik gibi geliyor" türünden mesajlar atardım eşe dosta.
Fakat belli bir mesafeden bakınca...
30 yıl boyunca halkın kanını emen zorba iktidarın yargılanması kadar...
Yargılayanın "iktidarı" da göze batıyor!
Hatta ne yalan söyleyeyim, olup bitende biraz "tiyatro" havası da seziliyor!
İsterdim ki...
Mübarek'i yargılayan makam Yüksek Askeri Konsey'in "devrim mahkemesi" değil, sivil demokratik rejimin mahkemesi olsun! (Nihayetinde, böyle darbe hukukunu, "devrim mahkemelerini" falan çok gördük. Kitlelerin önüne zalimin bedenini atar, arkada rejimin pisliklerini saklarlar!)
İsterdim ki...
Yüksek Askeri Konsey'in başına geçen ve şimdi Mübarek'in yargılanmasının yolunu açan kişi 20 yıl boyunca Savunma Bakanlığı yapan Mareşal Tantavi değil, bir sivil siyasetçi olsun!