Zihnimizde çınlayıp duran ses, diyor ki; "Tadını çıkar!"; "Keyfine bak!" Zaten günümüzün en gözde lafı "keyif", en aranan şey ise "tat." Ama kimse "değer"den söz etmiyor. Bize "hayatın değerini bil; değerini bil her şeyin" diyen yok! O yüzden içten içe çürüyoruz! Bütün tatlar hızla çöpe gidiyor, keyifler bozuluveriyor!
***
"
Değerli dostluklar" ın devri geçti mi, ne? Herkes "
eğlenceli arkadaşlıklar" peşinde... Birbirimizi hızla tüketip geçiyoruz.
***
Sevinç ve şükür duygusunu "
değer bilmek"ten kopardık! Oysa şükür, "oh" deyip keyif çatmak değil, derin bir iç çekiştir. Sadece "an"ın değil, gelenin ve gidenin "değeri"ni bilmektir.
***
Pazarın tam ortasındaki çay bahçesinde bir masa bulup oturuyorum. Uyuşuk bir kedinin üzerinden atlayarak masama gelen garsona otlu gözleme ve çay söylüyorum. Sonra karşımdaki reyhan, semizotu, dereotu, maydanoz ve naneyle bezenmiş tezgaha takılıyor gözlerim. Ot mevsimi geçti ama Ege'de pazar yerlerinin ayrı bir güzelliği var! Bu binlerce yıl önce de böyleydi, şimdi de böyle! Pazar yerlerinin
büyüsü burada mı acaba? Çağlar geçiyor ama hemen hemen hiç değişmiyor pazarlar. Orada zaman yatay düzlemde akıyor. Mevsimler gelip geçiyor, tezgâhlar mevsimlere göre yenileniyor.
***
Mutluluk diye bir şey varsa, hayatın bir armağanı olsa gerek, dedim geçen günkü yazımda. Hikmetine tam akıl erdiremediğimiz bir
armağan!.. Aman yanlış anlaşılmasın! Belli bir çaba karşılığında kazanılan; kan, ter ve gözyaşıyla elde edilen bir
ödülden söz etmedim.
***
Bazı tanıdıklarım var... "Arkadaşlık kapısı" hep açık insanlar bunlar. Giren, çıkan belli değil. İlk bakışta, "ne güzel" diyorsunuz, "nasıl da cana yakın insanlar bunlar!" Sonra aynı kapının önüne çöp diye bırakılanlara bakıyorsunuz. Ortak anılar, mahrem paylaşımlar... Hepsi orada! Hepsi hızla çöp olmuş!
***
Galiba Kafka okuyanlar ikiye ayrılıyor: Kafka okuyunca sıkılanlar ve sıkılınca Kafka okuyanlar.
***
Elias Canetti muhteşem bir "tarih tutkunu kişi" tarifi yapar: "Asla iktidar sahibi olamayacağını anlayınca tarihçi olmuş kişi!"
***
Norveç'teki katliamdan sonra TV yorumlarını dinliyorum. Hemen hepsi Norveç'in ve genel olarak Avrupa'nın "barışçıl" lığından söz ediyorlar. Oysa Avrupa'nın şiddet
suskunluğunu "barışçıllık" sanmak ne büyük aldanış! Tarihin görmüş olduğu en büyük zalimliği; yani İkinci Dünya Savaşı'nı doğuran kültür Batı kültürü değil miydi?