Hastalıktı, sağlıktı. Tatil havalarıydı.
Ege yollarıydı. Damak tadıydı, mutsuz mutluluk arayışlarımızdı. Hepsi tamam!
Çok yazdım, yine yazarım.
Bunları bırakıp siyasete dönmeli şimdi!
Siyasal aktörlerin sahnesine değil tabii! İşin o tarafıyla hakkını vererek uğraşan çok "köşeci" var.
Beni ilgilendiren siyaseti besleyen sosyolojik damarlar! Gelecek o damarlardan akan kanla şekilleniyor.
Ama önce iktidar ve ana muhalefet partisi açısından iki önemli noktayı vurgulamalıyım. Daha doğrusu,iki farklı yol ayrımını ya da iki sınavı...
***
AK Parti yol ayrımında.
Diyeceksiniz ki...
Her iki seçmenden birinin oyunu kazanmışken mi? Partinin lideri ve Başbakan Erdoğan bölgesel bir lider niteliğiyle bütün dünyada sivrilmeye başlamışken mi?
Evet! Anlatayım...
AK Parti bugüne kadar bürokratik oligarşinin vesayetine karşı mücadele etti. Çok mesafe kaydetti.
Bu sayede...
Kamuoyuna "çok partili demokrasi tarihimiz" diye yutturulan...
Aslında sadece ekonomi politikalarına (o da izin verildiği kadarıyla) müdahale eden ve günü gelince iktidardan apar topar indirilen partiler tarihi kapandı!
***
Yol ayrımı şu...
Başta Türkiye yurttaşı Kürtlerin sorunları ve AB ile ilişkiler, hatta Ortadoğu rejimlerinin yeniden şekillenişi olmak üzere
birçok temel sorunun çözümü demokratikleşmenin boyutlarını genişletmekten geçiyor. Daha fazla kaybedecek vaktimiz yok!
Peki ne olacak?
AK Parti bugüne kadar
demokratikleşme meselesini
"anti-vesayetçi mücadele" sinin bir parçası olarak gördü.
Fakat
"Yeni Türkiye"ye bu yetmez. Bu gerçeği görecek ve kabullenecek mi
AK Parti?
Yoksa içindeki
"muhalif" çekirdeği bastırıp
sokakta hep
"gazcı", ekonomide sadece
"kalkınmacı" bir merkez parti olmayı mı seçecek?
Liderine bakarsak, ikinci ihtimal zayıf!
Fakat ne çok kesim bir türlü baş edilemeyen
AK Parti'nin
"uslu" bir
merkez partisi olması hayalini kuruyor, biliyoruz.
***
CHP de başka bir
yol ayrımında.
Sürekli yazıyorum. CHP'nin temel meselesi
Kılıçdaroğlu mu, Baykal mı, yoksa yeni birileri mi meselesi değildir!
Medya aldatmacasıdır bu!
Bu partinin tarihsel dinamikleri ve sahip olduğu seçmen popülasyonu artık sınıra dayandı. Partinin başına kim gelirse, gelsin durum değişmeyecek!
CHP ile halk arasındaki mesafe artık kapanmaz.
***
Şimdi
karanlık odaklar CHP'yi yeni bir yol ayrımına sürüklüyor.
İlerde seçmenden asla tek başına iktidar teveccühünü kazanamayacağı belli olan CHP'yi
sokakları kullanarak inşa edilecek bir
"parlamento dışı muhalefet" hareketinin partisi yapmaya çalışıyorlar.
Ön çalışmalar zaten tamamlanmıştı. Malum bu yolda
partinin DNA'sıyla oynanmış, vekil kalitesi ve ideolojik sıva bozulmuştu.
Şimdi ne olacak?
CHP parlamenter demokrasinin temel taşlarından biri olmayı sürdürecek mi?
Yoksa marjinalleşme pahasına
kaosçuların tuzağına mı düşecek?