Birkaç gündür dikkatimi çekiyor. Çevremde seçim ve siyaset üzerine bir konu açıldığında...
Laf dönüp dolaşıp Konda'nın genel müdürü Bekir Ağırdır'ın yorumlarına geliyor.
Bekir Ağırdır geçen pazartesi Neşe Düzel'e gerçekten de üzerinde durulmaya değer şeyler söyledi. Meraklısı internetten bulup okumalı. (Taraf, 16 Mayıs 2011)
Ben şimdi burada...
Ağırdır'ın 12 Haziran sonrası bağlamında işaret ettiği noktalar arasından sadece biri üzerinde duracağım.
***
Yeni anayasa ihtiyacını şu sözlerle temellendiriyor
Ağırdır...
"Bu ülkenin 'biz' tahayyülü bozuldu.
Diyelim ki, sizin 'biz' tahayyülünüzün içinde Kürtler yok. Benimkinde başörtülüler yok. Ötekinde içki içenler yok. Mesela o heykeli beğenenler ya da tıksırıncaya kadar içki içenler, başbakanın kafasındaki
'biz' tahayyülünün içinde yok. Türbanlılar ve bir kısım Kürtler de Kılıçdaroğlu'nun tahayyülünün içinde yer almıyor..."
Bu eleştirisinin ardından
"Artık bu ülkede yeni bir 'biz' tahayyülüne ve toplumsal barışa ihtiyaç var" diyor.
***
Bekir Ağırdır, sanırım aslında bir
tahayyülden değil,
tasavvurdan söz ediyor. Yani ortak toplumsal zihindeki
"biz" tasarımından...
Yoksa bir toplumun
kendini hayal edişi daha farklı bir şeydir. Siyaset alanına girmemek için inatla direnir.
İnançlardan efsanelere; şiirlerden türkülere kültür alanında varlığını sürdürür.
Şükür ki, Türkiye hiçbir dönemde
"biz" tahayyülü açısından büyük bir sorun yaşamamıştır. Hâlâ bir
barıştan söz edebiliyorsak, en büyük acılardan bile barış içinde çıkıyorsak, bu sayededir.
Ve...
Bir toplumun
"biz" tahayyülü ile yazılı anayasaların uzak yakın bir ilişkisi yoktur. O bir tür
sözlü anayasadır.
***
Gelelim bu toplumun
"biz" tasavvurunun bozulduğu iddiasına...
Var mıydı, böyle bir şey?
Bu çok hassas noktada bütün iyi niyetine rağmen yanılıyor
Bekir Ağırdır.
Başından beri
"biz"i toplum tasavvur edemedi. Çünkü
devlet hep önce davranıp kendi tasavvurunu empoze etti!
Bazen
ikna yoluyla, bazen
baskıyla...
Her zaman eğitimle, sık sık da boyun eğdirerek...
Şimdi bozulan bir şey varsa eğer, budur.
Yani devletin
"biz" tarifi ve tasavvuru.
Toplum konuşmak için hep devletin susmasını bekledi.
***
2000'lerde...
Kürtlerin Türkleştirilmeye, Alevilerin Sünnileştirilmeye, Sünnilerin sekülerleştirilmeye çalışıldığı uzun sürecin sonuna gelindi.
Gidilecek daha çok yol var elbette.
12 Haziran'dan sonrası çok hareketli olacak. Kesin!
Bu işin siyasal yanı.
Toplumsal yanına gelince...
Toplum belki de ilk kez şimdi
tabandan gelen bir enerjiyle kendini tarif etmeye, düşünmeye ve tasarlamaya başlayacak.