Yüz kez yazdım...
Daha da yazarım...
Bu ülkede büyük bir "üniversite yalanı" var!
Aslına bakarsanız, bir değil, bir sürü üniversite yalanı var!
Mesela üniversitelerin hâlâ birer "bilim yuvası" olduğu yalanı...
Üniversitelerin ekonomisi güdük şehirleri canlandırmak için değil, memlekete iyi eğitimli kuşaklar kazandırmak için kurulduğu yalanı... Ülkemizde iyi üniversitelerin sayısının 20'yi geçtiği yalanı...
Ama esas büyüğü...
Toplumsal zihnimizde kökleşmiş "Hele bir üniversiteyi kazan, elbet hayattan yırtarsın" yalanıdır!
***
Mesela
33 iletişim fakültesi var.
Her yıl binlerce mezun veriyorlar. Ama iletişim sektörünün her yıl
yeni çalışan ihtiyacı 200 kişiyi geçiyorsa, şaşarım!
Birkaç yıl içinde on binlerce (bir hesaba göre 60 bin) iletişim mezunu bu alanda iş arayacak!
Oysa bu sektör çalışanlarını ille de iletişim mezunlarından seçmek zorunda değil!
Hepsini bırakın...
Mesleğe yıllarını vermiş
tecrübeli iletişimcilerin yıllar boyu işsiz dolaştıkları gerçeğini görmezden gelebilir miyiz?
Bu durum işletme, iktisat, mühendislik gibi mezunları
direkt iş aramaya odaklanan diğer bölümler için de geçerli!
Peki söyleyin...
Üniversitede bölüm seçme zamanı geldiğinde gençlere ve anne babalara bu gerçekleri dürüstçe anlatan var mı?
Nerdee!!!
***
Şimdi duralım
yalanla yanlışın fena halde birbirine karıştığı noktaya eğilelim.
Nereye mi?
Üniversitelerin öğretmenlik bölümlerine; eğitim fakültelerine...
Hiçbir öğrenciden bir eğitim fakültesine laf olsun ya da
"bilim" olsun diye gitmesi beklenemez!
Ne Bakanlık, ne YÖK, ne başkaları; kimse kimseyi kandırmasın!
Öğretmenlik başka bir şey!
Devletsen, toplumsan, üniversiteysen...
Öğretmenlik okuyana öğretmenlik yaptırmanın yolunu bulacaksın!
Yok bulamıyorsan...
Mesela...
Yıllar boyu Milli Eğitim olarak Almanca öğretmeni kadrosu açmadıysan...
2010 yılında sadece sekiz Almanca öğretmeni ataması yaptıysan...
Senin gerçeğin buysa eğer...
O zaman
16 üniversitede Almanca öğretmenliği bölümünün öğrenci almaya devam etmesi çok yanlıştır!
Ve bunda ısrar günahtır!