Otoriter rejimlerin ömrü uzun sürebilir fakat hikâyeleri basittir. "İç düşman" büyür, büyür, büyür. Eninde sonunda rejimin kendisi ve lideri "dış düşman" olur.
***
Kitlesel ayaklanmalar orduları ve komutanlarını şaşkınlığa düşürür! Hızla darbe yapabilen ordular bu tür olaylar karşısında atalete kapılırlar. Bu durum sadece "ülkenin bekası son tahlilde rejimin bekasından önemlidir" düşüncesinden kaynaklanmaz. Saksonyalı asker ve ordu teorisyeni
Carl Eduard Pönitz 1848'de yazmıştı bunu: "Spontane biçimde patlak veren huzursuzluklar ve kitlesel hareketler, herhangi bir emir verilmeden hiçbir eyleme kalkışma imkânı bulunmayan ordunun üyelerine anlaşılmaz ve tuhaf gelir."
***
Mısır'da olup bitenleri izlemek için El Cezire kanalını açıyorum... İktidardaki Ulusal Demokratik Parti'nin genel merkezi ateşe verilmiş. İtfaiye yangına gitmiyor... El Cezire kameraları akşamın karanlığında Kahire'yi tarıyor. Birçok yerde isyan ateşleri... O halde sormak gerek: Nedir ateşin çekiciliği? İsyankâr kitleler neden yangından çok etkilenir? Bu sorulara verilecek cevabın özü sanırım şu gerçekte yatıyor: Örgütlenmemiş kitle toplandığı kadar çabuk dağılır. Öfkeli fakat kararsızdır. Yangın bu belirsizliği ortadan kaldırır. Ateş kitleyi
yıkımın seyircisi kılarak etrafına toplar! Binlerce yıl boyunca insanın hücrelerine kazınmış bir gerçektir: Ateşin gücü kördür; eskinin kökleriyle yeninin tohumlarını ayırt etmeyi bilmez. O yüzden bir toplumsal başkaldırıda yangın alevleri gitgide yükseliyorsa umutlar yavaş yavaş sönüyor demektir.
***
Erkekle kadının bir ilişkideki tedirginlikleri farklıdır. Erkek
sevip sevmediğinden emin değildir çoğu zaman. Kadınsa
sevilip sevilmediğinden emin değildir. Her zaman...
***
"Aslı Gibidir" (Copie Confirme) filmini izlerken bir kez daha kafama dank etti.
(Juliette Binoche'un oyunculuğuna müteşekkirim.) Kadınlar bir erkeği sevmiyor. Aslında o erkeği hiç yoktan bir sevgili olarak "doğuruyor" sanki! Yeniden dünyaya getiriyor! Zor, sancılı ve aşk kadar alabildiğine şefkat gerektiren bir süreç! Çoğu zaman "ölü doğum" la gerçekleşiyor bu süreç!
***
Edip Cansever'in dizesidir: "Beni bir sardunya büyüttü belki de." Çarpar beni her seferinde! İçimden "beni de öyle galiba" demek geçer. Sonra düşünürüm. Bazı kadınlar vardır, sanki bir menekşe annelik yapmıştır onlara; kimisine de bir ıtır çiçeği! Bazı erkekler vardır, anne babasının bir aslanağzı olduğuna yemin edebilirim.
***
Unutkanlık sersemlikle, unutabilmek huzurla kardeştir.