İnternetin insanları asosyalleştirdiğine bir kez inanmaya görsün kamuoyu...
Bilimsel araştırma sonuçlarını ortaya koyarak veya sürekli tartışarak bu inancı değiştirmek imkânsız gibidir!
Eh! Bir de düşünün...
Kamuoyunun suyuna gitmeyi seven birtakım "uzman" sıfatlı kişiler de bu türden laflar ediyor ve sık sık medyada alıntılanıyorlarsa...
Basınımızın pek okunan kimi yazarları da hâlâ "sanal" lafını "sanrı" (halüsinasyon) gibi algılıyor ve göğsünü gere gere "ben sanal değil, gerçek yaşıyorum" gibi tuhaf laflar ediyorsa...
İşin içinden çıkmak iyice zorlaşmaz mı?
Nedense kimse sormaz "Yahu bu internet çıkmadan önce çok mu sosyaldik?" diye mesela.
***
Bu alandaki son moda
"internetin evli çiftleri birbirinden uzaklaştırdığı"na inanmak!
Peki daha önce
"yakın" olduklarını kim söylemiş!
Şöyle bir gözünüzün önüne getirin...
Kadın bütün gün mutfaktan çıkmaz. Akşamları örgüsünü örüp
arka odadaki tv'den dizisini izler.
Erkek salondaki koltuğa uzanıp fındık fıstık atıştırarak
tv'de siyasi tartışmalara ve maçlara bakar.
Pratik konuşmalar dışında
azıcık sevecen ve derin iki çift laf etmezler birbirlerine.
Peki bunda sorun yoktur da...
Eşlerden biri kucağındaki bilgisayardan facebook'a giriyorsa, öteki arka odadaki bilgisayarda oyun oynuyorsa mı sorun vardır?
***
Boşanmalarının suçunu internet bağımlılığına ve paylaşım sitelerine bağlayan Amerikalı çiftler arasında yapılan araştırmalar...
Esas problemin yüzde 40'lar oranında
cinsel uyumsuzluk, yüzde 30'ler oranında
şiddetli geçimsizlik olduğunu ortaya koyuyor.
Oranların bizde de çok farklı olduğunu sanmam!
Elbette internet teknolojisi hayatımıza girdiğinden beri çok şey değişti. Davranışlarımız, algılarımız, heyecanlarımız bile etkilendi bundan...
Fakat
püf noktası şurası...
İnternet, yeni günah keçimiz!
Miskinliklerimizin, alışkanlıklarımızın, kaçak güreşmelerimizin, "bile bile lades"lerimizin, yalanlarımızın günahını hep ona yüklüyoruz!
Ama nereye kadar!