Adamla kadın...
Bir kasaba kafesinde karşılıklı oturmuş kahve içiyorlar.
Yanı başlarındaki pencerenin önüne dizi dizi zeytinyağı şişeleri dizilmiş.
İçerisi loş, dışarıda öğle güneşi.
Kadın adama "artık başka şeylerden konuşalım" diyor. Hangi "başka şeyler"? Daha o gün tanışmışlar oysa...
Kadına bakıyorum.
Yüzünde zarif bir tül var sanki! Ardında bütün insanlığın sevinç ve acılarını saklayan bir tül!
Hatırlıyorum; 1990'ların ortasıydı. Yönettiğim dergiye kapak yapmıştım o güzel yüzü.
Ve şöyle bir başlık atmıştım: "Romeoların Jülyeti."
Çok zaman geçti. Çizgiler, izler, yorgunluklar, olgunluklar...
Ama yüzün etkisi hâlâ aynı!
Şimdi İranlı usta yönetmen Abbas Kiorastami'nin "Aslı Gibidir" (Copie Confirme) adlı yeni filmini izlerken...
Düşünüyorum da...
Ya Juliette Binoche oynamasaydı bu rolü...
Bu orta halli, iddiasız film böylesine duru biçimde insanın içine işler miydi hiç? Sanmam!