Bana hep öyle gelir ki, İstanbul'da Ramazan'ın bir "fon müziği" vardır.
Pide kuyruklarının bitip sokaktan elin ayağın birden çekiliverdiği iftar saatinde...
Teravih öncesi mahalle arası mescitlerin önündeki tatlı telaş sırasında...
Üsküdar'da, Kocamustafapaşa'da, Fatih'te, Samatya'da, Eyüp'te, Süleymaniye'de, Beykoz'da sahura doğru...
Tok sesli bir mırıldanışı andırır bu müzik...
Çok sevdiği yeryüzünün "gurbet" olduğunu hissedişin hüznünü çağrıştırır...
Bütün olgunluğu ve sabrıyla eşikte durup bekler sanki...
"Hicaz taksimi" midir, nedir?
Tam bilemem!
Ama çalgısından eminim.
Udtur o!
***
İstanbul, Ramazan'da çok değerli caz sanatçılarını ağırlayacak.
Ahmad Jamal, Abdullah İbrahim, Dhafer Youssef, Anouar Brahem, Kudsi Erguner...
Kim onlar?
Sevin Okyay'ın tanımlamasına katılıyorum:
"Onlar müzikleriyle ruhumuzu titreten ustalar."
Yazıya
udtan söz ederek girmemin nedenine gelince...
Gelen müzisyenlerden ikisi udi.
Anouar Brahem ve Dhafer Youssef.
Bu iki adamın müzikleri ve çalışları nasıl
derin bir duyuşa dayanır; bildiğimiz kalıpları bir yana bırakıp nasıl doludizgin biçimde başka bir dünyaya koşuştur! Bunu anlatmayı beceremem!
Caz maz, lafları Batı'ya özgü zorlamalar! Onları dinlemek gerek!
***
Babamın çok sevdiği udunu duvara asıp bir daha eline almama kararı verdiğinde çok küçüktüm.
Eh, doğrusu ben de çoğumuz gibi
gitar neslinin bir parçasıyım.
Tamam! Ne zaman ud sesi işitsem, ruhum
"saygı duruşu"na geçer. O ayrı! Ama durup tekrar ud sesine ciddiyetle kulak vermeye başlamam çağlar aldı.
Hatırlıyorum, 1994'te bir arkadaşım
"Barzakh" adlı bir albüm tutuşturmuştu elime. Daha ilk dinleyişimde çarpıldım.
Tunuslu bir udi çalıyordu:
Anouar Brahem. (Canım, bildiğimiz Enver İbrahim işte!)
Sonrası güzel geldi.
Hem "cazcı"
Brahem'in bir daha peşini hiç bırakmadım! Hem de
bizim klasik musikimizin ud taksimlerini ayrı bir hazla dinler oldum. (Şu an bilgisayarımda açtığım ayrı bir pencerede Ömer Oytun'un Uşşak taksimini dinliyorum.)
***
Tabii
"Ramazan'da Caz" organizasyonuna bakıp
"ne alaka?" diyenler var.
İnternet forumlarında, gazetelerin "okur yorumu" sayfalarında atıp tutuyorlar.
"Beyaz Türkler kutsal aya caz sosu kattı" türünden alaycılıklar da eksik olmuyor!
Yok o kadar uzun boylu değil! Beyazı, esmeri yok bu müziğin!
Bu kadar
bilgisiz fikir, irfansız iman yerine...
Sadece bir kez
Anouar Brahem'i dinleseler...
Söylediklerinden utanıp susacaklar!
Hani oruçla beden küçülürken, ibadet ve tefekkürle ruh büyüyecek ya bu ayda...
O udu, o icrayı dinlemek ruhu nasıl besleyen bir şey, ah bir bilseler!
Her neyse...
Konsere gidebilenler zaten küçük bir kesim olacak.
Ama tanımayan meraklı okurlarımın internetten veya cd'den ne yapıp edip
Brahem ve Youseff'i dinlemelerini isterim.