Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Pazar notları: Tatil keyfi...

Söyleyin, tatilin keyfi tam olarak ne zaman çıkar? Neden mi soruyorum? Her şey yolundayken bile bir şeyler hep eksiktir sanki tatilde! Hatta bir türlü başlamamış gibidir! Hoşnutluk hep ertesi güne ertelenir!.. O halde baştaki sorunun cevabını ben vereyim: Asıl tatil keyfi yolculuktan dönünce başlar... Eşle dostla karşılaşıp neler yaptığımızı anlattığımızda, fotoğraflara baktığımızda, gözlerimizi kapatıp evden uzaklardayken yaşadıklarımızı tekrar hayalimizde canlandırdığımızda tamamlanır tatil!

* * *

Tatil keyiflerinin en yenisi Facebook'ta yaşananı!.. Şikâyetler "müdüriyet" e bildiriliyor; sıkıntılar unutuluyor, mutsuzluklar derinlere bastırılıyor ve Facebook'a tatil fotoğrafları ekleniyor! Bu fotoğraflara bakarsanız, bütün oteller şahane, bütün yolculuklar kaymak gibi problemsiz, bütün sofralar krallara layık, bütün çiftler kumrular gibi âşık...

* * *

"Bavul toplamak, bavul açmak... O taşıttan bu taşıta aktarma yapmak... Küstah garsonlarla dolu lokantalar, berbat yemekler, insanın midesine oturan hesaplar... Para, para, para... Böyle bir sıkıntıya insan niye dayanır?" Bunlar yaklaşık bir asır önce Alman diplomatı Alexander von Villers'in tuttuğu tatil notlarından birkaç satır...

* * *

Baudrillard "sıcak uykuyu andırır" diyordu. Haklıydı! Sıcak bir ikindi... Bahçe... Ve ben... Varlığım bir tül gibi... Her şey hızla bir rüyaya dönüşüyor.

* * *

Bağdat Caddesi'nde yürürken karşıdan gelen genç çiftlerin hepsinde aynı ifade dikkatimi çekiyor. Öyle bir ifade ki, içinde düzenli ilişkilerin yeni "uyum" modelini saklıyor. Şöyle... Erkekler "yine mi bir hata yaptım" şaşkınlığı içinde çocuksular; kızlar ise "ayyy, aşkımm çok salaksın!" neşesi içinde mutlular!

* * *

Diyorlar ki, "Futbolu çok seviyoruz, çünkü hayata benziyor!" Hani bu klişeyi durmadan tekrarlayanlar hayatı seviyor olsalar, içim yanmayacak! En çok da hayatla bir türlü barışamadıkları için futbola kaçanların dilinden düşmez bu laf!

* * *

Parlak laflara kanmak yerine şöyle durup düşünsek anlayacağız ki... Futbol aslında hayata hiç benzemiyor ve biz onu bu yüzden seviyoruz! Futbol altı üstü bir oyun! Hatta endüstriyel futbol basbayağı bir sahne şovu! Hayat öyle mi? Bir doksan dakika biter, yenisi başlar! Kaybedilen hayat değil maçtır nihayetinde!.. "Hayat oyundur" diyenler bu klişeye bağlılıklarını sürdürebilirler ama ben üç beş cilalı benzetme uğruna "futbol hayata benzer" diyemem, demeyeceğim! Futbolu ciddiye alalım derken, hayatı hafifletmenin anlamı var mı?

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA