Yine güzel bir akşamüstü...
Yeni serilmiş saten bir çarşaf gibi deniz.Sahil yolundan Caddebostan'dan Suadiye'ye doğru ilerlerken müzikçaların düğmesine dokunuyorum.
Yine aynı erkek sesi...
Hafif hüzünlü fakat sızlanmadan söylemeye başlıyor: "Vedrai, vedrai..."
"Biliyorum, hayal ettiğin hayat bu değildi. Ama göreceksin ki, değişecek... Belki hemen yarın değil ama bir gün değişecek" diyor artık uzaklardaki kadına.
Ve devam ediyor: "Hayallerini yıktığım için beni pişman etmeni isterdim..."
***
Son günlerde eski İtalyan şarkılarına taktım, fark etmişsinizdir.
İtalyanca anladığımdan falan değil!
Önce melodiye ve söyleyişe vuruluyorum.
Sonra çocukluğumun
Kadıköy, Moda, Kalamış hatıraları canlanıyor.
Herkesin piyasaya çıktığı, etrafta çocukların koşuşturduğu o güzel bahar akşamlarına geri gidiyorum.
Bu kadar mı? Hayır!
Asıl güzel yanı bunların gerçekten
şarkı gibi şarkı olmaları...
"Vedrai, vedrai" şarkısına gelince...
1967'de intihar eden İtalyan müziğinin yakışıklı altın çocuğu
Luigi Tenco söylüyor.
***
Tenco'nun en popüler şarkısı
"Mi sono innamorato di te"ydi.
Hani yıllar sonra François Ozon'un evlilik ve aşkı sorguladığı
5X2 adlı filmini seyredenlere
"yahu kim bu şarkıcı, bu şarkı ne zamanın?" dedirten parça...
1967'yi hayal meyal hatırlıyorum. Bizim gazetelerde bile manşetlere çıkan intihar haberi benim çocuk zihnimi fena çarpmıştı.
Sanremo Şarkı Yarışması'na sevgilisi
Dalida'yla birlikte katılmıştı. Ama yazık ki, şarkıları finale kalamadı.
Sonuca çok üzüldüler ama İtalya'nın o sevimli sahil kasabasında kalıp evlenmeye karar verdiler.
Ancak birdenbire
Tenco kendisinden çok daha genç olduğu için olgun
Dalida'nın ayrılmak istediği dedikodusu yayılmaya başladı.
On gün sonra 29 yaşındaki genç adamın cesedini buldu
Dalida! Polis ve savcıya göre otel odasında yalnız kaldığında kendini vurmuştu. (Sağ elini kullanan biri neden sol şakağına ateş eder? Bu hep tartışıldı!)
***
Dalida'nın sonraki hayatı mı?
Hep umut ve hayal kırıklığıyla geçen yıllar ve 1987'de
"beni affedin" notuyla gelen son...
Neyse... Asıl diyeceğim şu...
Günümüzün aşk şarkılarına bakıyorum da...
Müthiş bir gevezelik var bir kere...
"Yalan ırmakları",
"yürekte kırılan zincirler",
"sönmüş ateşin külü" gibi zorlama imgelerin arasına sokuşturulmuş popüler sözcüklerle işi idare etmeye çalışıyorlar.
Bir de
"Mi sono innamorato di te"nin şu yalın, şu alabildiğine sıradan fakat tam on ikiden vuran sözlerini okuyun istiyorum...
"Sana âşık oldum/şimdi ne yapacağımı bilemiyorum/gündüzleri seninle karşılaştığım için pişman oluyorum/ama gece olunca/hemen seni aramaya çıkıyorum."